13 Ağustos 2020 Perşembe

Uyumadan Yoğurtla Pul biber ve Limonu karıştırıp yerseniz o sorun geçer

  Hiç yorum yok
Ağustos 13, 2020

 

Uyumadan Yoğurtla Pul biber ve Limonu karıştırıp yerseniz o sorun geçer

Uyumadan Yoğurtla Pul biber ve Limonu karıştırıp yerseniz o sorun geçer

Yoğurt kalsiyum açısından harika bir depo. Limon ise C vitamini açısından zengi bir besin.

Limon ve yoğurt pul biberle karıştırılıp yenilirse gerçekten etkili bir küre dönüşüyor. Son zamanlarda bu kürün faydalarını deneyip uygulayan herkes arkadaşlarıyla paylaşmaya başladı.

Gerçekten etkili olan bu kürü sizde deneyince sonuca hayran kalabilirsiniz.

Düzenli olarak yapıldığı zaman gerçekten faydasını görmeniz mümkün olacaktır.

Yoğurt harika bir kalsiyum kaynağıdır. İçeriğinde vitamin ve bileşenler sağlığımız için önemlidir.

Özellikle kemik sağlığımız ve diş sağlığımız için olmazsa olmaz olan yoğurt kansere karşıda koruyucu bir kalkandır.

Öte yandan Yoğurdun başkaca etkileri de vardır. Şimdi sizlere bu yazımızda bunlardan bahsedeceğiz.

Sizlerde arkadaşlarınızla paylaşarak onların faydalanmasını sağlayabilirsiniz:

Yapılan birçok araştırma ile yoğurt yiyenlerin yoğurt yemeyenlere göre daha hızlı kilo verdiği bilinmektedir. Yapılan araştırmalar göre bilinenin tam aksine diyet yaparken az yağlı yoğurt ya da yağsız yoğurt yerine tüketilen tam yağlı yoğurtlar daha iyi yağ yakılmasına sebep oluyor.

Göbek Eriten Yoğurt Kürü Hazırlanışı;
3 yemek kaşığı yoğurt
Yarım limon suyu
 çay kaşığı kırmızı pul biber

Bu üç malzemeyi karıştırarak kürünüzü hazırlamış oluyorsunuz. Bu kürü gece yatmadan yarım saat önce yemelisiniz. Sonuç alabilmek için en az iki hafta boyunca uygulamak gerekmektedir. Daha etkili sonuç alabilmek için bölgesel incelme hareketleri yapabilirsiniz. Ve etkili bir diyet ile istediğiniz vücuda kavuşabilirsiniz. 

Read More

12 Ağustos 2020 Çarşamba

Bağışıklık Sisteminin Zayıflamasına Neden Oluyor

  Hiç yorum yok
Ağustos 12, 2020

 

Bağışıklık Sisteminin Zayıflamasına Neden Oluyor


Güçlü bir bağışıklık sistemi için besin değeri yüksek olan gıdaları tüketmek gerekir. Bu anlamda besin çeşitliliği, taze sebze ve meyve tüketimi oldukça önem taşır diyen uzmanlar bazı besinlerin fazla tüketilmesinin de bağışıklık sistemini zayıflatabileceğine işaret ediyor.

EKMEK BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİN ZAYIFLAMASINA NEDEN OLUR

Ekmeğin fazla tüketilmesi bağışık sisteminin zayıflamasına neden olur diyen İç Hastalıkları ve Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Hasan Aydın, şu bilgileri verdi:

‘Bağışıklık sistemi, bir canlıyı hastalıklara karşı koruyan, zararlı organizmaları ve tümör hücrelerini tanıyıp, onları yok eden işleyişlerin toplamıdır. Sistem, vücuda giren veya vücutla temasta bulunan her yabancı maddeye tarama yaparak onlar, sağlıklı vücut hücre ve dokularından ayırt eder. Güçlü bir bağışıklık sistemi vücudun dış etmenlere karşı gelmesini ve hastalık gelişmesini engeller. Buna karşın çevresel, psikolojik ve endojen (vücut içinden gelen) birçok farklı durum bağışıklık sisteminin etkilenmesine neden olabilir. Bazen tükettiğimiz besinler, bazen kullandığımız ilaçlar bağışıklık sistemini zayıflatabilir.’

PAKETLİ GIDALARA DİKKAT

karbonhidrat değeri yüksek, paketlenmiş gıdalar, aşırı şeker tüketimi,  düşük lifli rafine ürünler, doymuş yağdan zengin gıdalar bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden olabileceğini belirten Prof. Dr. Hasan Aydın ortaya çıkabilecek sorunlara ilişkin şu açıklamalarda bulundu:

‘Bu tür ürünlerin sık ve aşırı tüketimi vücutta inflamasyon (iltihap) artışına yol açarak hastalıkların gelişimine neden olabilir. Özellikle aşırı şeker tüketiminin, bağışıklık sistemi hücrelerinin bakterilere karşı savunmasını bozduğu iyi bilinen bir konudur. Ekmeğin de fazla tüketilmesi bağışıklığın zayıflamasına ve dolayısıyla tehlikelere açık hale gelinmesine neden olabiliyor. Bu nedenle, şekerli içecekler, işlenmiş gıdalar, rafine karbonhidratlar (şeker, beyaz un vb.), alkollü içecekler ve tütün ürünlerinden uzak durmak gerekiyor.’

BU ÜRÜNLERİ HER GÜN TÜKETMEYE ÖZEN GÖSTERİN

Bağırsakların dış etmenlere karşı vücudun korunmasını sağlayan bir bariyer olduğunu aktaran Prof. Dr. Aydın, ‘Bağırsaklar, her gün yiyeceklerle vücuda giren birçok yabancı maddeye maruz kaldığı için bağışıklık sistemimizin önemli bir kapısını teşkil eder. Bağırsaklarda yer alan bağışıklık hücreleri, vücutta en fazla antijene (yabancı madde işaretlerine) maruz kalan hücrelerdir. Dolayısıyla sağlıklı bir bünyenin, bir anlamda bağırsak sağlığından geçtiği söylenebilir. Vitamin ve mikrobesinlerden zengin taze sebze ve meyveler, tohumlar, tam tahıllar, süt ürünlerinin bağışıklık sisteminin güçlü kalması için her gün tüketilmesi gerekir’ uyarısında bulundu.

BAZI İLAÇLAR DA BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ ZAYIFLATIYOR

Tedavi amacıyla kullanılması zorunlu olan bazı ilaçlarında bağışıklık sistemini zayıflattığının altını çizen Prof. Dr. Hasan Aydın, otoimmün hastalıklar, organ nakli gibi durumlarda kullanılan bu ilaçların tedavi edici özelliği bulunsa da, vücudun enfeksiyonlara karşı açık hale getirdiğini, bu nedenle de hastaların çok daha dikkatli olması gerektiğini söyledi.

Prof. Dr. Hasan Aydın, ilaçlarla ilgili şu bilgileri verdi:

‘Bilinen en eski ilaçlardan olan kortizon birçok hastalığın tedavisinde kullanılıyor. Özellikle tablet halinde veya iğne şeklinde uygulanan formları uzun süre (2 haftadan uzun) kullanıldığında bağışıklık sistemini baskılıyor ve vücudu enfeksiyona açık hale getiriyor. Kanser tedavisi için kullanılan kemoterapi ilaçlarında da temel amaç, kanserli hücreleri yok etmek olsa da bağışıklığı zayıflatıyor. Bunların dışında, bazı otoimmün hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçlar, güçlü bir şekilde bağışıklık sistemini baskılıyor, aşırı dozda ve uzun süre kullanılan opioid ağrı kesiciler, hatta gereksiz kullanılan antibiyotikler bile vücut florasını bozarak bağışıklık sistemini zayıflatabiliyor. Dolayısıyla bu grup ilaçları kullanan hastaların mutlaka yakın takip halinde olmaları ve hekimlerinin belirttiği kurallara uyma konusunda özel bir hassasiyet göstermeleri son derece önemlidir.’

Read More

  Hiç yorum yok
Ağustos 12, 2020

 Makarnayı Haşlarken Suyuna 1 Poşet Çay Ekleyin Pişince sonuç inanılmaz


Makarna Belkide hem ucuz hem kolay yapımı nedeniyle en çok tüketilen yiyeceklerden.


İnternette baktığınızda yüzlerce makarna tarifi var.


her birinin lezzeti epey farklı. Ancak bu tarifi eminiz daha önce duymadınız.


Poşet çayla uygulanan bu tarif sizi şaşırtacak.


Ancak denedikten sonra tadına doyamayacağınız bu tarifi sizlerde arkadaşlarınıza önereceksiniz.


Makarnanıza lezzet katın


Sadece makarnanızı haşlamadan önce, makarnayı haşlayacağınız suya bir poşet demlik çayı atmanız yeterli olacaktır.


Makarnayı pişirip yemek için servis ettiğinizde o farklı tadı göreceksiniz.


Lezzetine doyum olmayan bu yöntem sizi şaşırtacak.


Poşet çayların başka kullanım alanları da var: Bunlardan sırasıyla bazıları şu şekilde eminiz daha önce duymadınız:


Saçınızı şekillendirebilirsiniz


Saçınızı şampuanladıktan sonra açık bir çay uygulamak saçınızı güçlendirecek ve parlak ve düzgün bir görünüme kavuşturacaktır.


Ağız kokusunu önler


Çayınızı iki kere demledikten sonra poşetin soğumasını bekleyin ve ağzınızı bu suyla çalkalayın.


Döşemelerinize parlak bir görünüm verecektir


Ilık, açık çayı tahta döşemelerinizi ve mobilyalarınızı parlatmak için kullanabilirsiniz.


Kötü kokuları önler


Çöp poşetlerini eğer evde kediniz varsa, kedinizin otlarının arasında koyabilir ya da buzdolabınızda zulalayabilir, kötü kokan spor ayakkabılarınızın için koyabilirsiniz, bu onlara taze güzel bir koku verecektir.


Tabakların yağından arındırılmasına yardımcı olur


Eğer tabaklarınız inatçı yağlar ve lekelerle kaplanmışsa, tabaklarınızı iki adet demlenmiş çay poşetinin bulunduğu bir suya koymanız yeterli olacaktır.


Problemli cildi yatıştırır


Eğer cildinizde kızarıklıklar, yaralar ya da güneş yanıkları varsa; nemli çay poşetinizi bir saatliğine buzdolabında bekletin ve daha sonra problemli bölgelerinize uygulayın. Bu aynı zamanda iltihapların hafiflemesine de yardımcı olacaktır.


Görüldüğü üzere poşet çayların çok farklı kullanım alanları var: Sizde eminiz çok şaşıracaksınız.


Mutlaka arkadaşlarınızla bu harika bilgileri paylaşın:


Kaynak: Pembenar - Milliyet

Read More

11 Ağustos 2020 Salı

Pirinci Pişirmeden Önce Su Dolu Bardağa koyun Böyle oluyorsa yemeyin

  Hiç yorum yok
Ağustos 11, 2020

 

Pirinci Pişirmeden Önce Su Dolu Bardağa koyun Böyle oluyorsa yemeyin

Pirinci Pişirmeden Önce Su Dolu Bardağa koyun Böyle oluyorsa yemeyin

Pirinçte hile olur mu? Veya pirinç tehlikeli olabilir mi? Yumurtanın bayatını anlamak için su dolu bir kaba yumurta konur yumurta hafif kalır ve su yüzerine çıkarsa bayat denir ve yenmez

Pirinçle ilgilide önemli bir uyarı var.

Günümüzde en fazla tüketilen yiyeceklerden birisi olan pirinçle hem pilav yapılır hem çorba yapılır hem dolma yapılır hemde sütlaç yapılır.

Kısacası pirinç hayatımızın harika bir parçası.

Sofralarımızın vazgeçilmezi

Peki kaliteli pirinci nasıl anlarız. Şimdi vereceğimiz bu bilgi işinize yarayacak sizlerde arkadaşlarınızla mutlaka paylaşın:

Kore tımes gazetesi Çin pirincinin plastikten dolayı genel sağlığımız için son derece tehlikeli olduğunu gösteren bir çalışma yaptığını bildirdi. Ne yazık ki yapılan araştırmalar sonucunda çoğu pirincin plastik poşetlerle neredeyse denk plastik içerdiğini belirttiler.

Neyse ki artık size vereceğimiz yöntemlerle kaliteli pirinci anlayabilecek, plastik içeren pirinçler yemek zorunda kalmayacaksınız.

Suda test

Bir bardak suya bir çorba kaşığı pirinç ekleyin ve eğer dibe çökerse, kaliteli ve organik olduğu anlamına gelir.

Kalıp ile test

Bir avuç pirinç suda pişirin. Sonra pirinci plastik bir kaba koyun ve birkaç gün boyunca güneşli bir yerde bırakın. Organik ise, pirinç küflü hale gelir, ancak değilse, sahte olduğu anlamına gelir.

Bilgiler hoşunuza gittiyse pirinçle ilgili arkadaşlarınızı bilgilendirebilirsiniz..

Read More

Genç kadının itirafı herkesi şok etti! Eşim, kendi kardeşimle...

  Hiç yorum yok
Ağustos 11, 2020

 Genç kadın yaptığı itirafla herkesi şok etti. Eşinin, kendisini kız kardeşiyle aldattığını itiraf eden talihsiz kadın ağızları açık bıraktı.


Eşim doğum yaptıktan kısa süre sonra beni babamın evine yolladı. Bir gün beni ziyarete geldiğinde onu kız kardeşimle aynı yatakta yakaladım.

Eşimle birbirimizi severek evlendik. Evlendikten 6 ay sonra hamile kaldım. Doğumum çok zor oldu.

Üstelik bu süreçte annem de yanımda değildi. Çünkü evliliğimden bir yıl önce annem babamı aldattı ve ayrıldılar. Ben anneme çok düşkündüm bu yüzden psikolojim çok bozuldu. Ayrıldıktan sonra annem kadın sığınma evine gitti ve kız kardeşimle bizi okuduğum ilçede aç ve yapayalnız bıraktı. Babam da köyde çalışmak zorunda olduğu için yanımızda değildi.

Kısa süre sonra eşimle evlendim. Ancak onun ailesi beni benimseyemedi. Hep yargılayıp arkamdan dedikodumu yaptılar. Kız kardeşim çocuğum olunca bana yardıma geldi, o zaman 19 yaşındaydı.

Dört buçuk ay yanımda kaldı. Sonra babamın yanına gitti. Bu arada kayınpederim, "Bir süre babanın evinde kal, oğlum da işlerde bize yardım etsin" dedi. Eşim hiç karışmadı ve beni babamın köyüne bıraktı. Bu yüzden eşime karşı öfkeliydim. Beni arayıp sormadı meğerse bu sürede kardeşimle yazışıyorlarmış. Oğlumuz beş aylık olmuştu, eşim bizi görmeye geldi. Bana "Kalmak istersen kal" dedi. Ama evimize dönmek istiyordum. Akşam oldu ve eşim hemen uyumak istediğini söyledi. O akşam bazı misafirler gelecekti, "Git babaannemin evinde uyu, orası boş, sessiz" dedim.

Bu arada babamla ninemin evi aynı avlu içinde. Bana ısrarla "Gelme, misafirlerle ilgilen" dedi. Bir anlam veremedim. Ben misafirlerle sohbet ederken kardeşim de telefonuyla oynuyordu sonra da "Abla ben odun alacağım" diyerek dışarı çıktı. Şüphelendim ve camdan baktım. Kardeşim odun kovasını bıraktı ve yok oldu. Ben de ardından babaannemin evine gittim. Hayatımın en berbat anını o zaman yaşadım... Kocam, kardeşimin üstündeydi.

Kendimi çok çaresiz hissettim. Ne diyeceğimi bilemedim. Hayatınızda en sevdiğiniz iki insandan nefret etmek nasıl bir duygu bilemezsiniz. Açıklama yapamadılar. Onları öyle görünce hayatımdaki en büyük hayal kırıklığımı yaşadım. Zaten kendimi hep kusurlu bulur, değersiz hissederdim. Kavga ettik; kardeşimi biraz hırpaladım. Eşime gitmesini söyledim, boşanmak istiyordum, "Seni almadan gitmem" dedi. Evdeki misafirlere ve babama bir şey yansıtmak istemedim. Eşimle evimize dönmek zorunda kaldım. Eşim, çok pişman oldu. Beni kaybetmekten korktu. Şimdi çocuğum için ayrılmıyoruz ama aramızdaki soğukluk devam ediyor. Artık ona olan güvenimi kaybettim. Olay nasıl başladı, kardeşim bizdeyken de ilişkileri var mıydı, merak ediyorum ama gerçeği söyleyeceklerini düşünmüyorum. Güya olay anlık gelişmiş, aralarında önceden bir ilişki yokmuş. 

Read More

Kocasını nasıl aldattığını anlattı!

  Hiç yorum yok
Ağustos 11, 2020

 



İsmim Melis. 32 yaşında, altı yıllık evli, cinsellik hastası biriyim. Eşim ile evlenmeden önceleri üç erkek ile defalarca sevişmişliğim olmuştu ama bir türlü doymak nedir bilmiyordum. İnanır mısınız öğleden önce biri ile öğleden sonra da başkası ile birlikte oluyordum. Ama gece olunca da yeniden kanım kaynıyor, arzularım kabarıyordu. Eşim Mert ile hiç ilgi alakası olmayan bir yerde tanışmış ve ona aşık olmuştum. Gözüm odan başkasını görmüyordu. Beyaz eşya tamircisiydi ve kız arkadaşımın evine bulaşık makinesini tamir etmek için gelmişti. O kaslı kolları ve seksi bakışları ile içimi bir mum gibi eritmişti. Kısa sürede evlendik ve eşimden dört tane de çocuğum var. Ben ki tek bir erkeğe bağlı kalacağım, rüyada görsem inanmam zor olurdu. Ama benim gibi sevişme hastası bir kadın tek bir erkeğe bağlı kalamazdı...

Ateşimizi geceler bile soğutamadı Ateşli geceler yaşıyorduk ama zaman içinde artık farklı erkeklerle birlikte olama isteği beni çok kötü kışkırtmıştı. Mert, yorgun olduğu için bir kere birlikte olduktan sonra hemen uykuya dalmıştı. Ben de çıldırmış bir şekilde kendimi okşayarak özellikle aldatma hikayeleri okumaya devam ediyordum. O kadar fazla aldatma hikayesi okumuştuk ki kocasını aldatan kadınların itiraflarını gördükçe bu durumun beni daha fazla tahrik ettiğini anladım. Geçen ayın başında eşim işlerin yoğunluğundan dolayı yeni bir usta ile anlaştığını söylüyordu. Çevre ilçelerinde bazı işler almıştı. Bunun için de sık sık şehir dışına çıkmak zorunda olacaktı. Mert'in seyahatleri beni yalnız bırakmıştı. Çok değil bir hafta gelmeyecekti ama onsuz yani seksiz geçecek bir hafta benim için sanki ölüm gibiydi.

Yalnızlık beni adeta çıldırttı Gündüz ev işleri ile uğraşırken Mert beni arayarak yeni işe aldığını çırağın eve para bırakacağını söyledi. Ben de evde olduğumu söyleyince yaklaşık bir saat sonra kapı çalındı. Kapıyı açtım ama resmen adamın üstüne zıplamamak için kendimi zor tuttum. Hasan 29 yaşında aynı Mert'i ilk gördüğümdeki gibi kaslı kolları ve insanın içini yakan bakışlara sahipti. Kendini tanıttı ve cebinden çıkarttığı parayı bana doğru uzattı. Parayı almakla yetinmeyip içeri davet ettim. Biraz ısrar edince içeri girmek zorunda kaldı. Oturma odasında otururken ben hemen dolaptan Kemal için sürekli bulundurduğum ballı meyve suyunu getirdim. Bu karışım Mert'i çok coşturuyordu. Üstümde ev hali eşofman ve göğüs dekolteli kısa kollu penyem vardı. Göğüslerim kalkmış ve dimdik duruyorlardı. Karşılıklı oturup sohbet etmeye başladık. Ama resmen soğuk terler döküyordum.

Sadece zevk alıyordum Resmen kucağına atlamak ve onunla sevişmek istiyordum. Niyetimi o kadar çok belli etmiş olmalıydım ki Hasan soğuk soğuk terler döküyor sürekli pantolonunu düzeltiyordu. Bir ara kalkıp yanıma geldi ve bacaklarımı okşayıp dudaklarıma yapıştı. O kadar kendimden geçmiştim ki beni nasıl soyduğunu hatırlamıyorum bile. Tek bildiğim çok büyük bir coşku yaşadığım ve daha büyüğünü yaşayacağımı bilmemdi.

Hiç bitmesin istiyordum ama... Kendimden geçmiş bir şekilde koltuğun üstende sürekli çıldırıyordum. Bir anda beni o kaslı kolları ile sarmalayıp tek hamlede yere yatırdı. Saatlerce durmadan seviştik ve kocamı büyük bir zevk ile aldattım. Çocuklar okuldan gelmek üzereydi. Zor da olsa evden gönderdim ve hemen duşa girip yüzümü gözümü temizleyip giyindim. Zaten duştan çıkar çıkmaz da çocuklar geldi. O günden sonra Hasan'la birlikte olmaya ve kocamı aldatmaya devam ediyorum. Can çıkar huy çıkmaz derler ya. İşte o benim. Ben seks hastası bir kadınım. Açık söylemek gerekirse başkalarıyla da birlikte olmak istemiyor değilim yani.



Read More

Vajinal orgazm ile klitoral orgazm arasındaki 5 fark

  Hiç yorum yok
Ağustos 11, 2020

 

Vajinal orgazm ile klitoral orgazm arasındaki 5 fark

Kadın cinselliğinin baskılanması ve rahat yaşanamaması nedeniyle pek çok kadın cinsellik sırasında ne yaşadığını rahat bir şekilde anlayamadan, partneri ile konuşamadan hayatına devam ediyor. Bu anlamda belki de çok rahat bir şekilde orgazm olabilecekken, hem kendini serbest bırakamadığı hem de partnerinin bu konudaki deneyimsizliği nedeniyle bu zevkten mahrum kalıyor. Bu anlamda hem kadınlar hem de erkekler için cinsellik eğitimi çok önemli. 

Klitoral orgazm ile vajinal orgazm farklı yerlerin tetiklenmesi ile oluşur

Klitoral orgazm, vajinanın dışında yer alan klitoris adı verilen yapının tetiklenmesi sonucu ulaşılan orgazmdır. Klitoris bölgesi dış dudakların yukarıda birleştiği noktadaki bezelye boyutunda bir çıkıntı olarak karşımıza çıkar. Vajinal orgazm ise vajinanın içerisinde, üst tarafta yaklaşık 6-7 cm derindeki, bunu bulan Gräfenberg'in anısına 'G noktası' adı verilen noktanın tetiklenmesi sonucu meydana gelir.

G noktası normal zamanlarda ortaya çıkmaz

Klitorise ait yapının iki uzantısı, iki taraftan vajinal dudakların içinden geçtiği için normal cinsel ilişki sırasında da penisin hareketi klitorisi tetikler. Vajinal orgazmı sağlayan G noktasını ise normal zamanlarda bulmak neredeyse imkansızdır. Kadın sadece cinsel açıdan tahrik olduğu ve belli bir miktar zevk aldığı zaman içi sıvıyla dolan küçük bir şişlik şeklinde ortaya çıkar. Ancak bu durumdayken elle hissedilebilir ve etrafındaki vajinal duvarlara göre biraz daha pürüzlüdür.

Klitoris sürtünme ve titreşime duyarlıdır ancak G noktası daha güçlü ve hızlı basınç değişiklikleri ile uyarılır

Sürtünme ve titreşime duyarlı olan klitoris, yeterince uyarıldığı zaman güçlü ve vajinadan başlayıp tüm vücuda yayılan bir orgazm gerçekleşir. Vajinal orgazmı sağlayan G noktası ise güçlü ve hızlı basınç değişikliklerinden etkilenir. Dolayısıyla penisin tam bu noktaya çarparak ileri geri hızlı hareket etmesi veya parmaklar aracılığıyla yapılan güçlü ve hızlı pompalama hareketi ile tetiklenir.

Klitoral orgazm ile bir erkeğin orgazmı birbirine yakındır

Erkek penisinin ucu ile kadınların klitorisi yapı bakımından neredeyse aynı oldukları için, bir erkeğin orgazmıyla klitoral orgazm birbirine çok yakındır. Bu anlamda kadın klitoral orgazm olduktan sonra, erkekler gibi kendini bir süre halsiz hissedebilir ve sevişmeye bir süre ara verebilir. G noktasından hareketle gerçekleşen vajinal orgazmlar ise daha güçlüdür ve birden fazla üst üste yaşanabilir.

BONUS

Bağımlılık hormonu orgazm sonrası salgılanır Bonus bilgi: Vajinal ya da klitoral; her iki orgazmın sonucunda da yaşanan duygu boşalımını dengelemek için beyin, kimi zaman oksitosin adı verilen ve bağımlılık hormonu olarak tanımlayabileceğimiz bir hormon salgılar. Bu da orgazma ulaşan kişinin birlikte olduğu insana daha bağlı, hatta bağımlı hissetmesini sağlar. Orgazm ve oksitosin hormonu üzerine yapılan araştırmaların doğruluğu henüz bilimsel olarak kanıtlanmamış olsa da, kişinin birlikte olduğu insanla doyuma ulaşması, birbirlerine karşı olan sevgi bağlarının güçlenmesine yardımcı olacaktır.

Read More

Tavuğu Pişirmeden Önce Bu yanlışa Son Verin Zehirli Hale getiriyor

  Hiç yorum yok
Ağustos 11, 2020

 

Tavuğu Pişirmeden Önce Bu yanlışa Son Verin Zehirli Hale getiriyor

Tavuk Faydaları bakımından en faydalı yiyeceklerden. Ancak yanlış pişirmek hastalık yapabilir.


Tavuk Yeryüzündeki en faydalı hayvanlardan. Etinden yararlanıyoruz yumurtasından yararlanıyoruz.

Günümüzde dünyanın bir çok noktasında büyük baş hayvanlara nazaran tavuk çok daha fazla tüketiliyor.

Ancak tavuğu doğru tüketmemek faydasını ve besin değerini yok ettiği gibi maalesef zehirlemeye yol açabiliyor.

Şimdi size vereceğimiz bilgilerle tavuğu çok daha sağlıklı bir şekilde tüketebileceksiniz.

Yapılan yanlış veya alışkanlıkta denilebilir tavuğun besin değerini yok edebilir.

İşte tavuk yemeği pişirmeden önce herkesin bilmesi gereken önemli bilgiler:

Tavuğu doğradığınız kesme tahtası ahşap veya plastikse bu durum bakterilerin oluşması ve çoğalması için rahat bir ortam sağlar. Bu nedenle plastik ve ahşap olan kesme tahtalarından mümkün olduğunca uzak durmalısınız cam kesme tahtası sizin yararınıza olacaktır...

Eğer plastik veya ahşap kesme tahtası kullandıysanız başka besinleri kesmek için muhakkak yıkamanızda fayda var. Çünkü kesme tahtasının üzerindeki bakteriler kolayca üreyip çoğalabilme özelliğine sahiptirler.

Tavuğu doğradığınız bıçaklara dikkat!

Tavuğu doğramış olduğunuz bıçaklar her ne kadar metal de olmuş olsa dikkat etmeniz gereken noktalar var.

Çünkü bıçakların üzerinde kalan bakteriler, başka bir gıdayı kestiğinizde bulaşabilir. Bu durum sürekli hale geldiğinde ilerde ciddi hastalıklara neden olabiliyor.

Tavuğun iyice piştiğinden emin olun 

Yüksek ısı, gıdalardaki bakterileri öldürmesiyle bilinir. Tavuğu pişirirken yüksek ısıda ve yeterince pişirin. Dışı pişmiş ancak ortası çiğ bir tavuk bu bakterileri bulundurmaya devam eder.

Buzdolabında tavuğu muhafaza ederken dikkat edin 

Tavuk çabuk bozulabilen et türleri arasında olduğu için muhakkak buzdolabında saklanmalıdır. Ancak buzdolabında sakladığınız tavuğu açık bir şekilde değil üzerine bir streç film sararak saklamanız doğru olacaktır.

Read More

10 Ağustos 2020 Pazartesi

Vücut susuz kalırsa neler olur?

  Hiç yorum yok
Ağustos 10, 2020

 

Vücut susuz kalırsa neler olur?


Su, yaşamımızı devam ettirebilmemiz için hayati öneme sahip. Yeterli düzeyde alınmadığında da sağlık tablosunda ciddi bozulmalara yol açabiliyor. Vücutta oluşan sıvı eksikliğinin giderilmesi. özellikle yaşlılar için daha da önemli. "Vücut susuz kalırsa baş döner mi?", "Vücut susuz kalırsa baş döner mi?", "Vücut susuz kalırsa ne yapmalı?" sorularının cevabını İç Hastalıkları Uzmanı Prof.Dr. Yaşar Küçükardalı verdi.

Su, hayatın temel öğeleri arasında yer alıyor. Özellikle sıcak yaz günlerinde su tüketimi daha da önem taşıyor. Sıcaktan en çok etkilenen yaşlıların günde ortalama 2-2,5 litre kadar su tüketmesi gerektiğini hatırlatan İç Hastalıkları Uzmanı Prof.Dr. Yaşar Küçükardalı, su tüketimi ve beyin fonksiyonlarının sağlığı arasındaki ilişkiyi açıkladı.

British Journal of Medicine Dergisi'nde yayınlanan bir makaleyi hatırlatan Prof.Dr. Yaşar Küçükardalı, "Dünyanın en eski tıp dergilerinden, British Journal of Medicine Dergisi'nde yaşlılarda unutkanlıkla ilgili bugüne kadar tüm literatür gözden geçirilmiş. Dergide, 400 Alzheimer araştırmasının özeti yer aldığı ve unutkanlığa etki eden etmenlerin sıralandığı bu makalede 'postural hipotansiyon' da yer alıyor" diye konuştu.

Postural hipotansiyon nedir, tehlikeli midir?

Yaşlılarda tansiyon düşüklüğüne tahammülü olmadığını, susuzluğun 'postural hipotansiyon' ile yakından ilgisi olduğunu anlatan Prof.Dr. Yaşar Küçükardalı, sözlerine şöyle devam etti:

"Pozisyona bağlı olarak bizim sistemimiz tansiyonu idame ettirir. Yani kişi yatarken ve ayakta olduğunda tansiyonu belli bir düzeyde kalır.

Ancak kişide sıvı eksikliği varsa yatar durumdan ayakta pozisyona geçtiğinde tansiyon düşüklüğü yaşar. Bu da beyinde geçici olarak kanlanmanın azalmasına yol açar.

'Postural Hipotansiyon' olarak tanımlanan bu durum çok ciddidir. Bu ataklar ne kadar sık yaşanıyorsa Alzheimer için risk o kadar fazladır.

Yaşlı bireylerde 'Postural Hipotansiyon' var mı, yok mu bunu anlamak için kişinin önce yatarken, ardından ise ayakta tansiyon ve nabzı ölçülür.

Büyük tansiyon ayaktayken 2 birimden fazla düşük çıkıyorsa nabız da 20'den fazla artıyorsa kişide sıvı eksikliği var olduğu anlamına gelir."

Su eksikliği hangi hastalıkların habercisi?

Su eksikliğinin yalancı bir sodyum fazlalığına yol açabileceğini anlatan Prof.Dr. Küçükardalı, şunları söyledi: "Bu durum beyin fonksiyonlarını olumsuz derecede etkiliyor. Sıvı noksanlığının derecesine göre hafif bir uyku halinden komaya kadar gidebilen ciddi sonuçlara yol açar.

Yaşlılarda su eksikliği tuz dengesi bozukluğu yapar. Bu da bilinci olumsuz derecede etkiler. Tansiyon düşüklüğüne yol açması sebebiyle de böbrekten yeteri kadar kan akımı olamayacağından üre birikimine yol açar. Üre yüksekliğinin önemli nedenlerinden bir tanesi sıvı eksikliğidir.

Üre yüksekliği yaşlı bireylerde bilincin olumsuz etkilenmesi açısından önemli risk faktörlerindendir. Yeteri kadar su tüketmemek kandaki şeker oranının daha da yükselmesine yol açar. Bu da yine bilinci olumsuz olarak etkilemektedir."

Baş dönmesi varsa dikkat!

Özellikle sıcak havalarda azaltılan sıvı alımının kişinin böbrek fonksiyonlarını olumsuz derecede etkileyeceğine dikkat çeken İç Hastalıkları Uzmanı Prof.Dr. Yaşar Küçükardalı, şu uyarılarda bulundu:

"Bunun yanı sıra tansiyon düşüklüğü, beyin kan akımının yavaşlamasına, bu da uzun vadede beyin fonksiyonlarının zayıflamasına bazı nöronların iletişiminin yavaşlamasına yol açar.

Susuzluğu kısa vadede belirtileri ise kişide baş dönmesi olur, idrar miktarı azalır, kişi halsizlik ve bitkinlik yaşar, denge bozukluğu hisseder, bulanık görmeye başlar, başı ağrır, terler, çarpıntısı başlar. Dolayısıyla mutlaka su tüketelim, herkesin günde 2-2.5 litre su içmesini öneriyoruz.

Ancak ekstra farklı bir ihtiyaç varsa bu miktar artırılabilir. Sıvı kaybının terleme ile en fazla olduğu dönemlerde özellikle yaşlı bireylerin gün ortasında dışarıda fazla kalmamasını öneriyoruz.

Serin yerlerde güneşten korunaklı yerlerde vakit geçirmelerini tavsiye ediyoruz."

Read More

Portakal Kabuğunu Rendeleyip Sütle Karıştırıp Yüzünüze Sürün o sorun biter

  Hiç yorum yok
Ağustos 10, 2020

 

Portakal Kabuğunu Rendeleyip Sütle Karıştırıp Yüzünüze Sürün o sorun biter

Portakal Kabuğunu Rendeleyip Sütle Karıştırıp Yüzünüze Sürün o sorun biter

Portakalları Soyduktan sonra en yararlı yerini çöpe atıyoruz. Kimimiz portakal kabuklarını çöpe atmıyor onlardan reçel yapıyoruz gerçi ama.

Sadece yiyecek olarak değil sağlık açısındanda şaşırtıcı bir etkisi çıktı. Yapmanız gereken güzellik için ise çok basit.

Soyduğunuz portakalın kabuğunu çöpe atmak yerine rendelemek. Ardından sütle karıştırmak veya kaymakla.

Sonrasında ise yapılması gerekenleri adım adım anlatacağız. Sonuca eminiz hepiniz şaşıracaksınız.

Bu yararlı bilgiyi arkadaşlarınızla sizde paylaşmayı ihmal etmeyin:

Ev ortamında hazırlayıp, uygulayabileceğiniz doğal cilt aydınlatıcı maskeler, sizi istediğiniz mucizevi sonuçlara götürebilir.
Cilt aydınlatıcı maske tariflerine pratik bir alternatif.

Cildi beyazlatan ağartıcı maskelerle doğal, pürüzsüz ve aydınlık bir cilt elde edebilirsiniz.

Cilt beyazlatıcı maskeler aynı zamanda cildinizdeki lekelerin görünümün azalmasına, cildin nemlenmesine ve doğal bir parlaklık kazanmasına yardımcı olacaktır.

Malzemeler:
Portakal kabuğu rendesi

Süt ya da kaymak

Hazırlanışı:
Portakal kabuklarını atmayıp harika bir maske hazırlayabilirsiniz. Portakal kabuğunu rendeleyerek kurutun. Kuruyan portakal kabuğu rendesini süt veya kaymakla karıştırın. Macun haline gelen karışımı yüzünüze sürün. 15-20 dakika bekledikten sonra bol ılık su ile yüzünüzü yıkayın.

Read More

Balla bir tutam karbonatı karıştırıp yerseniz o sorun geçer

  Hiç yorum yok
Ağustos 10, 2020

 

Balla bir tutam karbonatı karıştırıp yerseniz o sorun geçer

Balla bir tutam karbonatı karıştırıp yerseniz o sorun geçer

Karbonatın yararını bir çok ilaç şirketi bizlerle paylaşmaz. Oysa yemek sektöründen çok karbonat çok daha fazla ilaç sektöründe kullanılır.

Temizlik sektöründe kullananda çok fazla elbette.

Ama doğal bir ilaç olan balla birleşince karbonatın şaşırtıcı bir etkisi ortaya çıkıyor. Günümüzde en fazla tükettiğimiz yiyeceklerin başında gelen bal doğal olanı tercih edilmesi durumunda gerçekten vücudumuz için başlı başına bir şifa kaynağı.,

Şimdi öğreneceğiniz bu bilgiler sizi şaşırtacak:

Milliyet'in Pembenar ekinde yer alan habere göre : Şekere aç kanser hücreleri normalden 15 kat daha hızlı glikoz tüketimi için çaba gösterir. Isıtılıp hazırlanan bu alkalik bikarbonat karışımı, şeker bakımından zengin ve sağlıklı bal ile karıştırıldığında, bu hücrelere gizlice karbonat sokar.

Bu durumu hücrelere giren "Truva Atı"na benzetebiliriz. Alkali kabartma tozu kanserli hücreleri infaz edip bu hücrelerin normale dönmesini sağlar. Veya, kanserli hücreyi öldüren hızlı bir pH değişimine neden olarak alkali bir etkiye sahip olur.


Alkalileştirici şok dalgası, kanser hücrelerine oksijen alarak tolere edemeyecekleri kadar oksijen sağlar. Böylece kanser hücresinin büyümesine neden olan şeker hücreye girmeden engellenir ve etkisiz hale getirilir.

Sağlık açısından oldukça faydalı olduğu bilinen bu tarifin nasıl yapıldığını merak ediyorsanız hemen açıklayım.
Nasıl yapılır? 
Ne kadar bal kullanacaksanız aynı oranda karbonat kullanmanız gerekir. 4. yemek kaşığı bal ve 4 tatlı kaşığı karbonatı karıştırın. Bu size bir hafta kadar yeterli olacaktır.Karışımı buzdolabında saklamak yerine oda sıcaklığında saklamanız gerektiğini unutmayın. .

Karışımı yemek saatlerinden önce almamaya dikkat edin. Bu terapi süresinde diyetinizi değiştirmeli; kırmızı eti azaltarak şeker ve una tüketiminize son vermelisiniz.

Gördünüz değil mi Bal ve karbonatın birleştiğinde nasıl harikalar yarattığını sizlerde bu bilgiyi arkadaşlarınızla paylaşabilirsiniz.

Read More