11 Ağustos 2020 Salı

Kocasını nasıl aldattığını anlattı!

  Hiç yorum yok
Ağustos 11, 2020

 



İsmim Melis. 32 yaşında, altı yıllık evli, cinsellik hastası biriyim. Eşim ile evlenmeden önceleri üç erkek ile defalarca sevişmişliğim olmuştu ama bir türlü doymak nedir bilmiyordum. İnanır mısınız öğleden önce biri ile öğleden sonra da başkası ile birlikte oluyordum. Ama gece olunca da yeniden kanım kaynıyor, arzularım kabarıyordu. Eşim Mert ile hiç ilgi alakası olmayan bir yerde tanışmış ve ona aşık olmuştum. Gözüm odan başkasını görmüyordu. Beyaz eşya tamircisiydi ve kız arkadaşımın evine bulaşık makinesini tamir etmek için gelmişti. O kaslı kolları ve seksi bakışları ile içimi bir mum gibi eritmişti. Kısa sürede evlendik ve eşimden dört tane de çocuğum var. Ben ki tek bir erkeğe bağlı kalacağım, rüyada görsem inanmam zor olurdu. Ama benim gibi sevişme hastası bir kadın tek bir erkeğe bağlı kalamazdı...

Ateşimizi geceler bile soğutamadı Ateşli geceler yaşıyorduk ama zaman içinde artık farklı erkeklerle birlikte olama isteği beni çok kötü kışkırtmıştı. Mert, yorgun olduğu için bir kere birlikte olduktan sonra hemen uykuya dalmıştı. Ben de çıldırmış bir şekilde kendimi okşayarak özellikle aldatma hikayeleri okumaya devam ediyordum. O kadar fazla aldatma hikayesi okumuştuk ki kocasını aldatan kadınların itiraflarını gördükçe bu durumun beni daha fazla tahrik ettiğini anladım. Geçen ayın başında eşim işlerin yoğunluğundan dolayı yeni bir usta ile anlaştığını söylüyordu. Çevre ilçelerinde bazı işler almıştı. Bunun için de sık sık şehir dışına çıkmak zorunda olacaktı. Mert'in seyahatleri beni yalnız bırakmıştı. Çok değil bir hafta gelmeyecekti ama onsuz yani seksiz geçecek bir hafta benim için sanki ölüm gibiydi.

Yalnızlık beni adeta çıldırttı Gündüz ev işleri ile uğraşırken Mert beni arayarak yeni işe aldığını çırağın eve para bırakacağını söyledi. Ben de evde olduğumu söyleyince yaklaşık bir saat sonra kapı çalındı. Kapıyı açtım ama resmen adamın üstüne zıplamamak için kendimi zor tuttum. Hasan 29 yaşında aynı Mert'i ilk gördüğümdeki gibi kaslı kolları ve insanın içini yakan bakışlara sahipti. Kendini tanıttı ve cebinden çıkarttığı parayı bana doğru uzattı. Parayı almakla yetinmeyip içeri davet ettim. Biraz ısrar edince içeri girmek zorunda kaldı. Oturma odasında otururken ben hemen dolaptan Kemal için sürekli bulundurduğum ballı meyve suyunu getirdim. Bu karışım Mert'i çok coşturuyordu. Üstümde ev hali eşofman ve göğüs dekolteli kısa kollu penyem vardı. Göğüslerim kalkmış ve dimdik duruyorlardı. Karşılıklı oturup sohbet etmeye başladık. Ama resmen soğuk terler döküyordum.

Sadece zevk alıyordum Resmen kucağına atlamak ve onunla sevişmek istiyordum. Niyetimi o kadar çok belli etmiş olmalıydım ki Hasan soğuk soğuk terler döküyor sürekli pantolonunu düzeltiyordu. Bir ara kalkıp yanıma geldi ve bacaklarımı okşayıp dudaklarıma yapıştı. O kadar kendimden geçmiştim ki beni nasıl soyduğunu hatırlamıyorum bile. Tek bildiğim çok büyük bir coşku yaşadığım ve daha büyüğünü yaşayacağımı bilmemdi.

Hiç bitmesin istiyordum ama... Kendimden geçmiş bir şekilde koltuğun üstende sürekli çıldırıyordum. Bir anda beni o kaslı kolları ile sarmalayıp tek hamlede yere yatırdı. Saatlerce durmadan seviştik ve kocamı büyük bir zevk ile aldattım. Çocuklar okuldan gelmek üzereydi. Zor da olsa evden gönderdim ve hemen duşa girip yüzümü gözümü temizleyip giyindim. Zaten duştan çıkar çıkmaz da çocuklar geldi. O günden sonra Hasan'la birlikte olmaya ve kocamı aldatmaya devam ediyorum. Can çıkar huy çıkmaz derler ya. İşte o benim. Ben seks hastası bir kadınım. Açık söylemek gerekirse başkalarıyla da birlikte olmak istemiyor değilim yani.



Read More

Vajinal orgazm ile klitoral orgazm arasındaki 5 fark

  Hiç yorum yok
Ağustos 11, 2020

 

Vajinal orgazm ile klitoral orgazm arasındaki 5 fark

Kadın cinselliğinin baskılanması ve rahat yaşanamaması nedeniyle pek çok kadın cinsellik sırasında ne yaşadığını rahat bir şekilde anlayamadan, partneri ile konuşamadan hayatına devam ediyor. Bu anlamda belki de çok rahat bir şekilde orgazm olabilecekken, hem kendini serbest bırakamadığı hem de partnerinin bu konudaki deneyimsizliği nedeniyle bu zevkten mahrum kalıyor. Bu anlamda hem kadınlar hem de erkekler için cinsellik eğitimi çok önemli. 

Klitoral orgazm ile vajinal orgazm farklı yerlerin tetiklenmesi ile oluşur

Klitoral orgazm, vajinanın dışında yer alan klitoris adı verilen yapının tetiklenmesi sonucu ulaşılan orgazmdır. Klitoris bölgesi dış dudakların yukarıda birleştiği noktadaki bezelye boyutunda bir çıkıntı olarak karşımıza çıkar. Vajinal orgazm ise vajinanın içerisinde, üst tarafta yaklaşık 6-7 cm derindeki, bunu bulan Gräfenberg'in anısına 'G noktası' adı verilen noktanın tetiklenmesi sonucu meydana gelir.

G noktası normal zamanlarda ortaya çıkmaz

Klitorise ait yapının iki uzantısı, iki taraftan vajinal dudakların içinden geçtiği için normal cinsel ilişki sırasında da penisin hareketi klitorisi tetikler. Vajinal orgazmı sağlayan G noktasını ise normal zamanlarda bulmak neredeyse imkansızdır. Kadın sadece cinsel açıdan tahrik olduğu ve belli bir miktar zevk aldığı zaman içi sıvıyla dolan küçük bir şişlik şeklinde ortaya çıkar. Ancak bu durumdayken elle hissedilebilir ve etrafındaki vajinal duvarlara göre biraz daha pürüzlüdür.

Klitoris sürtünme ve titreşime duyarlıdır ancak G noktası daha güçlü ve hızlı basınç değişiklikleri ile uyarılır

Sürtünme ve titreşime duyarlı olan klitoris, yeterince uyarıldığı zaman güçlü ve vajinadan başlayıp tüm vücuda yayılan bir orgazm gerçekleşir. Vajinal orgazmı sağlayan G noktası ise güçlü ve hızlı basınç değişikliklerinden etkilenir. Dolayısıyla penisin tam bu noktaya çarparak ileri geri hızlı hareket etmesi veya parmaklar aracılığıyla yapılan güçlü ve hızlı pompalama hareketi ile tetiklenir.

Klitoral orgazm ile bir erkeğin orgazmı birbirine yakındır

Erkek penisinin ucu ile kadınların klitorisi yapı bakımından neredeyse aynı oldukları için, bir erkeğin orgazmıyla klitoral orgazm birbirine çok yakındır. Bu anlamda kadın klitoral orgazm olduktan sonra, erkekler gibi kendini bir süre halsiz hissedebilir ve sevişmeye bir süre ara verebilir. G noktasından hareketle gerçekleşen vajinal orgazmlar ise daha güçlüdür ve birden fazla üst üste yaşanabilir.

BONUS

Bağımlılık hormonu orgazm sonrası salgılanır Bonus bilgi: Vajinal ya da klitoral; her iki orgazmın sonucunda da yaşanan duygu boşalımını dengelemek için beyin, kimi zaman oksitosin adı verilen ve bağımlılık hormonu olarak tanımlayabileceğimiz bir hormon salgılar. Bu da orgazma ulaşan kişinin birlikte olduğu insana daha bağlı, hatta bağımlı hissetmesini sağlar. Orgazm ve oksitosin hormonu üzerine yapılan araştırmaların doğruluğu henüz bilimsel olarak kanıtlanmamış olsa da, kişinin birlikte olduğu insanla doyuma ulaşması, birbirlerine karşı olan sevgi bağlarının güçlenmesine yardımcı olacaktır.

Read More

Tavuğu Pişirmeden Önce Bu yanlışa Son Verin Zehirli Hale getiriyor

  Hiç yorum yok
Ağustos 11, 2020

 

Tavuğu Pişirmeden Önce Bu yanlışa Son Verin Zehirli Hale getiriyor

Tavuk Faydaları bakımından en faydalı yiyeceklerden. Ancak yanlış pişirmek hastalık yapabilir.


Tavuk Yeryüzündeki en faydalı hayvanlardan. Etinden yararlanıyoruz yumurtasından yararlanıyoruz.

Günümüzde dünyanın bir çok noktasında büyük baş hayvanlara nazaran tavuk çok daha fazla tüketiliyor.

Ancak tavuğu doğru tüketmemek faydasını ve besin değerini yok ettiği gibi maalesef zehirlemeye yol açabiliyor.

Şimdi size vereceğimiz bilgilerle tavuğu çok daha sağlıklı bir şekilde tüketebileceksiniz.

Yapılan yanlış veya alışkanlıkta denilebilir tavuğun besin değerini yok edebilir.

İşte tavuk yemeği pişirmeden önce herkesin bilmesi gereken önemli bilgiler:

Tavuğu doğradığınız kesme tahtası ahşap veya plastikse bu durum bakterilerin oluşması ve çoğalması için rahat bir ortam sağlar. Bu nedenle plastik ve ahşap olan kesme tahtalarından mümkün olduğunca uzak durmalısınız cam kesme tahtası sizin yararınıza olacaktır...

Eğer plastik veya ahşap kesme tahtası kullandıysanız başka besinleri kesmek için muhakkak yıkamanızda fayda var. Çünkü kesme tahtasının üzerindeki bakteriler kolayca üreyip çoğalabilme özelliğine sahiptirler.

Tavuğu doğradığınız bıçaklara dikkat!

Tavuğu doğramış olduğunuz bıçaklar her ne kadar metal de olmuş olsa dikkat etmeniz gereken noktalar var.

Çünkü bıçakların üzerinde kalan bakteriler, başka bir gıdayı kestiğinizde bulaşabilir. Bu durum sürekli hale geldiğinde ilerde ciddi hastalıklara neden olabiliyor.

Tavuğun iyice piştiğinden emin olun 

Yüksek ısı, gıdalardaki bakterileri öldürmesiyle bilinir. Tavuğu pişirirken yüksek ısıda ve yeterince pişirin. Dışı pişmiş ancak ortası çiğ bir tavuk bu bakterileri bulundurmaya devam eder.

Buzdolabında tavuğu muhafaza ederken dikkat edin 

Tavuk çabuk bozulabilen et türleri arasında olduğu için muhakkak buzdolabında saklanmalıdır. Ancak buzdolabında sakladığınız tavuğu açık bir şekilde değil üzerine bir streç film sararak saklamanız doğru olacaktır.

Read More

10 Ağustos 2020 Pazartesi

Vücut susuz kalırsa neler olur?

  Hiç yorum yok
Ağustos 10, 2020

 

Vücut susuz kalırsa neler olur?


Su, yaşamımızı devam ettirebilmemiz için hayati öneme sahip. Yeterli düzeyde alınmadığında da sağlık tablosunda ciddi bozulmalara yol açabiliyor. Vücutta oluşan sıvı eksikliğinin giderilmesi. özellikle yaşlılar için daha da önemli. "Vücut susuz kalırsa baş döner mi?", "Vücut susuz kalırsa baş döner mi?", "Vücut susuz kalırsa ne yapmalı?" sorularının cevabını İç Hastalıkları Uzmanı Prof.Dr. Yaşar Küçükardalı verdi.

Su, hayatın temel öğeleri arasında yer alıyor. Özellikle sıcak yaz günlerinde su tüketimi daha da önem taşıyor. Sıcaktan en çok etkilenen yaşlıların günde ortalama 2-2,5 litre kadar su tüketmesi gerektiğini hatırlatan İç Hastalıkları Uzmanı Prof.Dr. Yaşar Küçükardalı, su tüketimi ve beyin fonksiyonlarının sağlığı arasındaki ilişkiyi açıkladı.

British Journal of Medicine Dergisi'nde yayınlanan bir makaleyi hatırlatan Prof.Dr. Yaşar Küçükardalı, "Dünyanın en eski tıp dergilerinden, British Journal of Medicine Dergisi'nde yaşlılarda unutkanlıkla ilgili bugüne kadar tüm literatür gözden geçirilmiş. Dergide, 400 Alzheimer araştırmasının özeti yer aldığı ve unutkanlığa etki eden etmenlerin sıralandığı bu makalede 'postural hipotansiyon' da yer alıyor" diye konuştu.

Postural hipotansiyon nedir, tehlikeli midir?

Yaşlılarda tansiyon düşüklüğüne tahammülü olmadığını, susuzluğun 'postural hipotansiyon' ile yakından ilgisi olduğunu anlatan Prof.Dr. Yaşar Küçükardalı, sözlerine şöyle devam etti:

"Pozisyona bağlı olarak bizim sistemimiz tansiyonu idame ettirir. Yani kişi yatarken ve ayakta olduğunda tansiyonu belli bir düzeyde kalır.

Ancak kişide sıvı eksikliği varsa yatar durumdan ayakta pozisyona geçtiğinde tansiyon düşüklüğü yaşar. Bu da beyinde geçici olarak kanlanmanın azalmasına yol açar.

'Postural Hipotansiyon' olarak tanımlanan bu durum çok ciddidir. Bu ataklar ne kadar sık yaşanıyorsa Alzheimer için risk o kadar fazladır.

Yaşlı bireylerde 'Postural Hipotansiyon' var mı, yok mu bunu anlamak için kişinin önce yatarken, ardından ise ayakta tansiyon ve nabzı ölçülür.

Büyük tansiyon ayaktayken 2 birimden fazla düşük çıkıyorsa nabız da 20'den fazla artıyorsa kişide sıvı eksikliği var olduğu anlamına gelir."

Su eksikliği hangi hastalıkların habercisi?

Su eksikliğinin yalancı bir sodyum fazlalığına yol açabileceğini anlatan Prof.Dr. Küçükardalı, şunları söyledi: "Bu durum beyin fonksiyonlarını olumsuz derecede etkiliyor. Sıvı noksanlığının derecesine göre hafif bir uyku halinden komaya kadar gidebilen ciddi sonuçlara yol açar.

Yaşlılarda su eksikliği tuz dengesi bozukluğu yapar. Bu da bilinci olumsuz derecede etkiler. Tansiyon düşüklüğüne yol açması sebebiyle de böbrekten yeteri kadar kan akımı olamayacağından üre birikimine yol açar. Üre yüksekliğinin önemli nedenlerinden bir tanesi sıvı eksikliğidir.

Üre yüksekliği yaşlı bireylerde bilincin olumsuz etkilenmesi açısından önemli risk faktörlerindendir. Yeteri kadar su tüketmemek kandaki şeker oranının daha da yükselmesine yol açar. Bu da yine bilinci olumsuz olarak etkilemektedir."

Baş dönmesi varsa dikkat!

Özellikle sıcak havalarda azaltılan sıvı alımının kişinin böbrek fonksiyonlarını olumsuz derecede etkileyeceğine dikkat çeken İç Hastalıkları Uzmanı Prof.Dr. Yaşar Küçükardalı, şu uyarılarda bulundu:

"Bunun yanı sıra tansiyon düşüklüğü, beyin kan akımının yavaşlamasına, bu da uzun vadede beyin fonksiyonlarının zayıflamasına bazı nöronların iletişiminin yavaşlamasına yol açar.

Susuzluğu kısa vadede belirtileri ise kişide baş dönmesi olur, idrar miktarı azalır, kişi halsizlik ve bitkinlik yaşar, denge bozukluğu hisseder, bulanık görmeye başlar, başı ağrır, terler, çarpıntısı başlar. Dolayısıyla mutlaka su tüketelim, herkesin günde 2-2.5 litre su içmesini öneriyoruz.

Ancak ekstra farklı bir ihtiyaç varsa bu miktar artırılabilir. Sıvı kaybının terleme ile en fazla olduğu dönemlerde özellikle yaşlı bireylerin gün ortasında dışarıda fazla kalmamasını öneriyoruz.

Serin yerlerde güneşten korunaklı yerlerde vakit geçirmelerini tavsiye ediyoruz."

Read More

Portakal Kabuğunu Rendeleyip Sütle Karıştırıp Yüzünüze Sürün o sorun biter

  Hiç yorum yok
Ağustos 10, 2020

 

Portakal Kabuğunu Rendeleyip Sütle Karıştırıp Yüzünüze Sürün o sorun biter

Portakal Kabuğunu Rendeleyip Sütle Karıştırıp Yüzünüze Sürün o sorun biter

Portakalları Soyduktan sonra en yararlı yerini çöpe atıyoruz. Kimimiz portakal kabuklarını çöpe atmıyor onlardan reçel yapıyoruz gerçi ama.

Sadece yiyecek olarak değil sağlık açısındanda şaşırtıcı bir etkisi çıktı. Yapmanız gereken güzellik için ise çok basit.

Soyduğunuz portakalın kabuğunu çöpe atmak yerine rendelemek. Ardından sütle karıştırmak veya kaymakla.

Sonrasında ise yapılması gerekenleri adım adım anlatacağız. Sonuca eminiz hepiniz şaşıracaksınız.

Bu yararlı bilgiyi arkadaşlarınızla sizde paylaşmayı ihmal etmeyin:

Ev ortamında hazırlayıp, uygulayabileceğiniz doğal cilt aydınlatıcı maskeler, sizi istediğiniz mucizevi sonuçlara götürebilir.
Cilt aydınlatıcı maske tariflerine pratik bir alternatif.

Cildi beyazlatan ağartıcı maskelerle doğal, pürüzsüz ve aydınlık bir cilt elde edebilirsiniz.

Cilt beyazlatıcı maskeler aynı zamanda cildinizdeki lekelerin görünümün azalmasına, cildin nemlenmesine ve doğal bir parlaklık kazanmasına yardımcı olacaktır.

Malzemeler:
Portakal kabuğu rendesi

Süt ya da kaymak

Hazırlanışı:
Portakal kabuklarını atmayıp harika bir maske hazırlayabilirsiniz. Portakal kabuğunu rendeleyerek kurutun. Kuruyan portakal kabuğu rendesini süt veya kaymakla karıştırın. Macun haline gelen karışımı yüzünüze sürün. 15-20 dakika bekledikten sonra bol ılık su ile yüzünüzü yıkayın.

Read More

Balla bir tutam karbonatı karıştırıp yerseniz o sorun geçer

  Hiç yorum yok
Ağustos 10, 2020

 

Balla bir tutam karbonatı karıştırıp yerseniz o sorun geçer

Balla bir tutam karbonatı karıştırıp yerseniz o sorun geçer

Karbonatın yararını bir çok ilaç şirketi bizlerle paylaşmaz. Oysa yemek sektöründen çok karbonat çok daha fazla ilaç sektöründe kullanılır.

Temizlik sektöründe kullananda çok fazla elbette.

Ama doğal bir ilaç olan balla birleşince karbonatın şaşırtıcı bir etkisi ortaya çıkıyor. Günümüzde en fazla tükettiğimiz yiyeceklerin başında gelen bal doğal olanı tercih edilmesi durumunda gerçekten vücudumuz için başlı başına bir şifa kaynağı.,

Şimdi öğreneceğiniz bu bilgiler sizi şaşırtacak:

Milliyet'in Pembenar ekinde yer alan habere göre : Şekere aç kanser hücreleri normalden 15 kat daha hızlı glikoz tüketimi için çaba gösterir. Isıtılıp hazırlanan bu alkalik bikarbonat karışımı, şeker bakımından zengin ve sağlıklı bal ile karıştırıldığında, bu hücrelere gizlice karbonat sokar.

Bu durumu hücrelere giren "Truva Atı"na benzetebiliriz. Alkali kabartma tozu kanserli hücreleri infaz edip bu hücrelerin normale dönmesini sağlar. Veya, kanserli hücreyi öldüren hızlı bir pH değişimine neden olarak alkali bir etkiye sahip olur.


Alkalileştirici şok dalgası, kanser hücrelerine oksijen alarak tolere edemeyecekleri kadar oksijen sağlar. Böylece kanser hücresinin büyümesine neden olan şeker hücreye girmeden engellenir ve etkisiz hale getirilir.

Sağlık açısından oldukça faydalı olduğu bilinen bu tarifin nasıl yapıldığını merak ediyorsanız hemen açıklayım.
Nasıl yapılır? 
Ne kadar bal kullanacaksanız aynı oranda karbonat kullanmanız gerekir. 4. yemek kaşığı bal ve 4 tatlı kaşığı karbonatı karıştırın. Bu size bir hafta kadar yeterli olacaktır.Karışımı buzdolabında saklamak yerine oda sıcaklığında saklamanız gerektiğini unutmayın. .

Karışımı yemek saatlerinden önce almamaya dikkat edin. Bu terapi süresinde diyetinizi değiştirmeli; kırmızı eti azaltarak şeker ve una tüketiminize son vermelisiniz.

Gördünüz değil mi Bal ve karbonatın birleştiğinde nasıl harikalar yarattığını sizlerde bu bilgiyi arkadaşlarınızla paylaşabilirsiniz.

Read More

Bağışıklık Sistemini Güçlendirmenin Yolları

  Hiç yorum yok
Ağustos 10, 2020

 

Bağışıklık Sistemini Güçlendirmenin Yolları

Bağışıklık Sistemini Güçlendirmenin Yolları

İnsan vücudunun hastalıklara ve virüslere karşı koruyan bağışıklık sistemidir. Beslenme şeklimiz ve gerektiğinde kullandığımız ilaçlar bağışıklık sistemimizi önemli derecede etkiler. İşte uzmanların bağışıklık sistemi hakkında yapmış olduğu açıklamalar..

İç Hastalıkları ve Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Hasan Aydın, ilaçlar ve beslenmenin bağışıklık sistemi üzerinde ciddi etkisinin bulunduğunu bildirdi. Yapılan açıklamada, güçlü bir bağışıklık sisteminin, vücudu dış etmenlere karşı koruyarak hastalık gelişmesini engellediğini söyledi.

BESLENME VE KULLANILAN İLAÇLAR ETKİLİYOR

Çevresel, psikolojik ve vücut içinden gelen birçok farklı durumun bağışıklık sistemini etkilediğini belirten Aydın, 'Bazen tükettiğimiz besinler, bazen kullandığımız ilaçlar bağışıklık sistemini zayıflatabilir' dedi.

Aşırı karbonhidrat, şeker ve kırmızı et tüketiminin, düşük lifli rafine ürünlerin, doymuş yağdan zengin gıdaların, paketlenmiş ürünlerin bağışıklık sistemini zayıflatabileceğini söyleyen Prof. Dr. Hasan Aydın, açıklamalarına bunları kaydetti:

'Bu tür ürünlerin sık ve aşırı tüketimi vücutta iltihap artışına yol açarak hastalıkların gelişimine neden olabilir. Özellikle aşırı şeker tüketiminin, bağışıklık sistemi hücrelerinin bakterilere karşı savunmasını bozduğu iyi bilinen bir konudur. Ekmeğin de fazla tüketilmesi bağışıklığın zayıflamasına ve dolayısıyla tehlikelere açık hale gelinmesine neden olabiliyor. Bu nedenle şekerli içecekler, işlenmiş gıdalar, rafine karbonhidratlar (şeker, beyaz un vb.), alkollü içecekler ve tütün ürünlerinden uzak durmak gerekiyor' ifadesinde bulundu.

DOKTOR UYARILARINA DİKKAT EDİLMELİ

Prof. Dr. Hasan Aydın, hastalıkların tedavisinde zorunlu olarak kullanılan bazı ilaçların bağışıklık sistemini zayıflatabildiğinin altını çizen bu grup ilaçları kullananların mutlaka yakından takip edilmeleri ve hekimlerinin belirttiği kurallara uymaları gerektiğini bildirdi.

Bağırsakların da vücudu dış etmenlere karşı koruyan önemli bir bariyer olduğunun altını çizen Aydın, 'Sağlıklı bir bünyenin, bir anlamda bağırsak sağlığından geçtiği söylenebilir. Vitamin ve mikrobesinlerden zengin taze sebze ve meyveler, tohumlar, tam tahıllar ve süt ürünlerinin bağışıklık sisteminin güçlü kalması için her gün tüketilmesi gerekir' şeklinde konuştu.

Read More

Hazımsızlığın çaresi: Zencefil (Zencefilin 5 inanılmaz faydası)

  Hiç yorum yok
Ağustos 10, 2020

 

Hazımsızlığın çaresi: Zencefil (Zencefilin 5 inanılmaz faydası)

Zencefil soğuk algınlığından kansere kadar pek çok hastalığın ilacı olarak gösteriliyor. Ancak çoğu insanın en büyük sorunu olan hazımsızlığın da çaresi zencefilde. Beslenme ve Diyetetik Uzmanı Meltem Gök, İHA'ya yaptığı açıklamada, "Yiyecekler yavaş yavaş ve iyice çiğneyerek yenilmelidir. Tarçın çayı sindirim sorunlarından kaynaklanan krampları ve şişkinlikleri azaltmaya yardımcı olur, zencefil çayı ise hazmı kolaylaştırır. Bu bitki çaylarının tüketilmesini öneriyorum. Çay ve kahve tüketimine dikkat edin, günde 2 veya 3 bardağı geçmeyecek şekilde az demli tüketin" dedi.

Read More

Uzmanından Kalp ve Damar Hastalarını İlgilendiren hayati uyarı

  Hiç yorum yok
Ağustos 10, 2020

 

Uzmanından Kalp ve Damar Hastalarını İlgilendiren hayati uyarı

Uzmanından Kalp ve Damar Hastalarını İlgilendiren hayati uyarı

Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Ali Karagöz, sıcak havada kalp damar hastalarının dikkat etmesi gerekenlere ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, bu hastalar için sıcaklığın ve nem oranının arttığı dönemlerin tehlikeli olabildiğini dile getirdi.

Vücut sıcaklığının çok yüksek ya da çok düşük olmaması gerektiğini hatırlatan Karagöz, vücudun sıcak havada iki yolla ekstra ısı yaydığını ancak koruyucu yolakların bu havalarda bazen kalbi yorabildiğini ifade etti.

Karagöz, etraftaki hava vücuttan daha soğuk olduğu sürece ısının havaya yayıldığını ancak hava sıcaklığı vücut sıcaklığına yaklaştığında bu transferin durduğunu anlatarak, "Işınım yoluyla kan akışının yeniden yönlendirilmesini gerektirir. Bu nedenle cilde daha fazla kan gider. Bu, kalbin daha hızlı atmasını ve fazla kan pompalamasını sağlar. Sıcak bir günde, ılık bir güne göre kalp her dakika, 2 ila 4 kat daha fazla kan dolaşımı yapabilir. Bu durum kalp hastaları için zorluk yaratabilir." dedi.

Sağlıklı insanların birçoğunun sıcağın meydana getirdiği bu değişiklikleri hiçbir şey olmadan tolere edebileceğini ancak kalpleri güçsüz olan ya da vücudu artık strese kolayca tepki veremeyen yaşlı insanların kaldıramayabileceğini aktaran Karagöz, şöyle devam etti:

"Örneğin, kalp krizinden kaynaklanan hasar, kalbin ısıdan kurtulmak için yeterli kan pompalamasını engelleyebilir. Kolesterolden dolayı daralmış atardamarlar, cilde kan akışını sınırlayabilir. İlaçlar vücudun ısı düzenlemesini koruma özelliğini bozabilir. Beta blokerler kalp atışını yavaşlatır ve böylece kalbin etkili ısı alışverişi için kanın yeterince hızlı dolaşım yeteneğini sınırlayabilir. Diüretikler, idrar çıkışı ile sıvı kaybını artırarak daha da kötüleştirebilir. Bazı tip antidepresanlar ve antihistaminikler de terlemeyi engelleyebilir. İnme, parkinson, alzheimer, diyabet ve diğer durumlar beynin sıvı kaybına verdiği yanıtı bozabilir. Bu nedenle susuzluk sinyalleri gönderilemeyebilir ve vücut savunmasız kalabilir."

"Sabah erkenden ya da akşama doğru dışarı çıkmak en iyi zaman"

Ali Karagöz, terleme yoluyla sodyum ve potasyum kaybı ile stres hormonlarının artması sonucunda oluşan ekstra çalışma yükünün bazı kalp hastalarını zor duruma sokabileceğini belirterek, "Sağlıklı insanlarda bile yüksek sıcaklıklar cilde artan kan akışı ve sıvı kaybı artışının birleşimiyle baş dönmesi ya da tansiyon düşmesi gibi ciddi durumlara neden olabilir." dedi.

Sıcak havanın özellikle egzersiz esnasında kalbin yükünü artırarak, onu daha fazla zorlayabileceğine dikkati çeken Karagöz, vücudun iç sıcaklık her 1 derece yükseldiğinde, kalbin dakikada yaklaşık 10 atım daha hızlı attığını, yoğun sıcaklıklarda ve nemli havalarda da kalpteki stresin çarpıcı bir şekilde artabileceğini ifade etti.

Karagöz, kalp damar hastalarının sıcak havayla "başa çıkmasını" sağlayacak önerileri şöyle sıraladı:

"Bazı basit uygulamalar, aşırı sıcaklarda kalbin gereğinden fazla zorlamasını engelleyebilir. Eğer duyarlı gruptaysanız öncelikle sakin olun. İş ya da diğer fiziksel aktivitelerinizi azaltın veya erteleyin. Sabah erkenden ya da akşama doğru dışarı çıkmak sizin için en iyi zamandır. Egzersiz yaptığınızda, genellikle aldığınızdan daha fazla sıvı tüketmelisiniz. Sıcak havaya bağlı vücutta artmış ısıyı yenmenin en iyi yolu belirli dereceye kadar soğuk hava olabilir. Soğuk bir duş veya banyo yapabilir ya da koltuk altına soğuk, ıslak bir bez ya da buz paketi koyabilirsiniz.

Sağlığınız için bol sıvı tüketin. Ne yazık ki, her zaman vücudu yeterli sıvı ile doldurmak kolay değildir. Mide veya bağırsak problemleri, idrar sökücü, ileri yaş ya da ileri derecede şeker hastalığı düşük sıvı alımına neden olarak, hatalı bir susuzluk sinyali yaratabilir. Böylece sıcak çarpmasına maruz kalabilirsiniz. Sıcak ve yoğun nemli günlerde dışarıdaysanız her saat 1 bardak su için, kalp yetersizliğiniz varsa hekiminize danışın. Sindirim sisteminden kan dolaşımına suyun geçişini yavaşlattığı için şekerli sodalar yerine meyve suyuna tercih edin. Sıvı kaybına neden olabileceği için yoğun kafeinli içeceklerden veya alkolden uzak durun.

Az yemelisiniz. Midenizi aşırı doldurmayan daha küçük öğünlere sadık kalın. Soğuk çorbalar, salatalar ve meyveler açlığınızı tatmin edebilir ve size ekstra sıvı verebilir."

Sıcak çarpması belirtilerine de değinen şunları kaydetti:

"Isıyla ilgili sorun, isilik gibi tahriş edici cilt problemlerinden ölümcül olabilen sıcak çarpmasına kadar değişir. Bu kapsamda, mide bulantısı ya da kusma, yorgunluk, baş ağrısı, algıda bozulma veya dikkat dağınıklığı, kas seğirmeleri gibi belirtileriniz varsa, sıcakla ilgili sorunlarınız olduğunu düşünüyorsanız ya da başka birinde bu belirtileri görürseniz, klimalı bir alana ulaşmak ve soğuk su içmek en önemli adımdır. Bunlar yardımcı olmazsa ve belirtiler devam ederse doktorunuzu arayın ya da acil servise başvurun."

Read More

Pirinç Pilavını Böyle Pişirmeyin Hasta Edebilir Doğru pişirme yöntemi işte bu

  Hiç yorum yok
Ağustos 10, 2020

 

Pirinç Pilavını Böyle Pişirmeyin Hasta Edebilir Doğru pişirme yöntemi işte bu

Pirinç Pilavını Böyle Pişirmeyin Hasta Edebilir Doğru pişirme yöntemi işte bu

Pirinç Pilavı Günümüzde en çok sevilen yiyeceklerden. Yapımı Son derece basit olan Pirinç Pilavı doğru pişirilirse gerçekten hem çok lezzetli hemde çok faydalı oluyor.

Pirinç Zararlı Yağ ve sodyum içermeyen harika bir besindir. Dengeli beslenmenin ayrılmaz bir parçası olduğundan bir çok sporcuya pirinç pilavı ve tavuk önerilir.

O yüzden kas yapmak isteyenlerde genelde tavuklu pirinç pilavı tercih ederler.

Dünyanın en yararlı yiyeceklerinden olan pirinç pilavını doğru pişirmemek besin değerini yok ettiği gibi maalesef zararlı halede getirebiliyor.

Şimdi vereceğimiz bilgiler son derece önemli olduğundan sizlerde arkadaşlarınızla paylaşmayı ihmal etmeyin:

Uzmanlar, pilav pişirirken yeteri kadar su kullanmamanın kalp krizi, kanser ve daha pek çok hastalığa neden olduğunu söylüyor.

Bol suda pişirmek, tahılları arsenikten arındırarak her türlü kimyasal zehirlenme ihtimalini önlüyor. 

Pirinci bir gece önceden suda bekletmek toksin seviyesini %80'e kadar azaltıyor.Arsenik, endüstriyel atıklar ve geçmişte kullanılan böcek ilaçları yoluyla pirince bulaşıyor. Profesör Andy Meharg, pilavı 3 farklı şekilde pişirerek kimyasal seviyesini test etti.

İlk olarak 2'ye 1 oranında su kullandı. Pişirme sırasında su tamamen emildi. Su oranını 5'e yükseltmek arsenik seviyesini yarıya kadar düşürürken, bir gece önceden ıslatmak toksinin çoğunu yok etti.

Önerilen Pilav Pişirme Tarifi:

Pirinçleri önceden yıkayıp 4-5 dakika dinlendirelim.
- Pirinçleri kavururken beyaz kalması için birkaç damla limon sıkalım
- Pirince su ekledikten sonra karıştırmamaya dikkat edelim
- Ve Kısık ateşte pişirin
- Demlendirdikten sonra servis edebilirsiniz

MALZEMELER

2 yemek kaşığı tereyağı
1 yemek kaşığı zeytinyağı
1 su bardağı baldo pirinç
1,5 su bardağı sıcak su ya da tavuk suyu (Sade pirinç pilavı için 1 bardak su kullanılmalı) Önerimiz hazır tavuk suları yerine kendi haşlamış olduğunuz tavuğun suyu olmalıdır.
1 çay kaşığı tuz

NASIL YAPILIR?

Pirinç pilavı tarifine pirinçleri yıkayarak başlamanızı öneririz. Yıkanan pirinç dinlenirken altı yapıştırmayacak bir tencerede tereyağı ve sıvı yağı eritelim. Pirinçleri  süzgeçte sudan geçirin ve kızaran yağda rengi değişine kadar kavurun.  Dinlenmiş pirinçlerinizi tencereye koyup üzerine birkaç damla limon sıkın. 1 dakikadan az süre karıştırın.

Suyunuzu ekleyin ve ocağın altını kısıp pilav tenceresinin kapağını kapatın. Yaklaşık 10 dakika sonra kapağını kaldırın bir kaç kez karıştırıp suyunu çekmiş mi diye kontrol edin. Suyunu çektiyse altını kapatın ve dinlenmeye alın.  Bir süre dinlendikten sonra istediğiniz gibi servis edebilirsiniz. Dilerseniz haşlamış olduğunuz tavuğu  tifterek  pilavınızı servis ederken üzerine ekleyebilirsiniz.

Doğru Pilav Pişirme tekniğiyle ilgili Bu harika bilgi hoşunuza gittiyse sizde arkadaşlarınızla paylaşabilirsiniz.. Sağlıklı Günler dileriz

Read More

Kanser Hücrelerinin Yayılmasını Engelleyen Besinler

  Hiç yorum yok
Ağustos 10, 2020

 

Kanser Hücrelerinin Yayılmasını Engelleyen Besinler


Kansere karşı yapılan araştırmalar hücre tahribatını engelleyen besinlerin olduğunu ortaya çıkardı. Bu besinlerin kansere yenmek için önemli olduğu belirtilmektedir.

KANSERE KARŞI PAZI

Bu bitki en bilindik iki antioksidan için kaynaktır: Syringic asit ve kaempferol. Önce karbonhidratları basit şekere dönüştüren enzimi inhibe ederek kan şekerini düzenlemeye yardımcı olur. Kansere neden olan toksinlerden diğer hücreleri korur, inflamasyonu azaltır, kalp hastalığı, diyabet ve diğer kronik hastalıkların riskinin azalmasında da etkilidir.

Yapacağınız sandviçlerin veya wrapların içinde pazı seçtiğimizde kalori alımını korumanın yanında antioksidan alımımızı arttırmış olursunuz. Pazı pişirmenin de bir tekniği olması gerekir. Yaprakları kökünden kesin, soğukken sandviçinizi kinoa, esmer pirinç, keçi peyniri, ızgara tavuk, tatlı patates, domates ve diğer sebzelerle doldurun veya pazı kökünü sarımsak ve zeytinyağı ile birlikte soteleyin. Yaprakları, kuş üzümünü, çam fıstığını ekleyin, birkaç dakika pişirip yiyebilirsiniz.

GENÇLEŞTİREN ETKİYE BESİN SARIMSAK

Sarımsak; 33 çeşit kükürt bileşiği, 17 çeşit aminoasit, flavonoidler, çinko, magnezyum, kalsiyum, A vitamini, B ve C vitaminleri içermektedir. Sarımsak içerdiği antioksidanlar ile sigaranın, kirlenmiş havanın ve çeşitli kimyasalların vücuda verdiği zararlı etkilerin giderilmesi ve vücuttan biriken toksinlerin atılmasına yardımcı olur. Aynı zmaanda kan yağlarını azaltan, kan pıhtılaşmasını önleyen, tansiyon düşüren, kan damarlarını koruyan antioksidan, antimikrobiyal, antiviral ve antiparazitiktir.

Son zamanlarda yapılan çalışmalarda sarımsağın genlerini etkilediği ortaya çıkarılmıştır. Bu özelliği ile epigenetik bir besin olan sarımsak DNA diziliminde hücre yıkımını önleyerek yaşlanmayı geciktirmektedir. Doğal hayatta yaşanan stres, üzüntü, hareketsizlik hücre yıkımını arttırmaktadır. Tüketilen sarımsakla bu yıkım da azalmaktadır.

DİYABETE KARŞI BROKOLİ

Brokoli, yüksek düzeyde başta A ve C vitamini olmak üzere yüksek düzeylerde vitamin, lif, potasyum ve kalsiyum içermektedir. Yapısındaki sülforafen fitokimyasalları ile yüksek kan şekerinin damar çeperleri ve doku hasarına yönelik yarattığı hasarların azalmasına yardımcı olur. Buna ek olarak diyabetin verdiği zararı azaltmada oldukça etkilidir.

Göz sağlığı için ihtiyaç duyulan lutein ve zeaxantin yönünden zengindir. Brokolinin maküler dejenerasyon, katarakt gibi göz hastalıklarında olumlu sonuçlarının olabileceğine dair araştırmalar bulunmaktadır. Bu içeriği ile diyabetin ilerleyen safhalarında göze verdiği zararı azaltmada oldukça yararlı olacaktır. Brokoliden en iyi faydayı almak istiyorsanız buharda hafif ateşte pişiriniz.

KARALAHANA KANSERDEN KORUMAYA YARDIMCI

Karalahana kanserden korunmaya yardımcı olan diğer yeşil yapraklılar gibi Karadeniz'de yeşeren ve en sık kullanılan sebze karalahana, midenin asidini en iyi bağlayan sebzedir. Kolesterolün düşmesine ve kanserden korumaya yardımcı olur. Karalahana ayrıca vücudun toksinlerden korunma sistemini de besleyici fitokimyasalları içerir. Tüketmeden önce haşlanması gerekir ve sarımsak, limon suyu ile tüketilmesi tavsiye edilir.

ÇİN LAHANASI

Kas yapımında ve kan basıncının düşük kalmasında yardımcı olan potasyum açısından zengin olan Çin lahanasını ülkemizde kolaylıkla bulanabilmektedir. Bu mucize sebzeyi sofralarınızda bulundurmanız gerekir. Beyaz kan hücrelerinin aktivitesini arttırarak vücut bağışıklık sistemini güçlendirmeye, toksin atımına yardımcı A vitamini açısından da oldukça zengindir. Susam yağı, tavuk eti ve sebze ile karışık tüketebilirsiniz.

SEBZELERİN BAŞI LAHANA

Glukozinolat, kampferol gibi kansere karşı savaşan bileşikleri içeren, kalp rahatsızlıkları riskini azaltan, kan şekerini düşüren, kemikleri güçlendiren ve inflamasyonu önleyen baş sebzelerden biridir.

Sebzelerin kralı adeta lahanadır. Göz hastalıklarını engelleyen lutein ve zeaxanthin antioksidanları içerdiği için oldukça önemlidir. Lahanayı doğranmış soğan ile zeytinyağında soteleyerek ve sebze ekleyerek pişirmek en sağlıklı pişirme şeklidir.

TERE İLE KANSER RİSKİNİ AZALTIN!

Tere kürüyle mucizenin kapılarını aralayabilirsiniz. Bu sebze günlük K vitamini gereksinimini karşılamaktadır. K vitamini kanın pıhtılaşmasında, arter çevresinde plak oluşumunu engellemede, artirit ile ilgili kronik hastalıkları önlemede görev almaktadır. Her gün tere tüketilirse iki ay boyunca, kişi DNA tahribatını engelleyebilir, kanser riskini ve trigliserid seviyesini yüzde 10'a kadar düşürebilmektedir. 

Read More