5 Mart 2019 Salı

  Hiç yorum yok
Mart 05, 2019

Reflüyü Yatıştırmak için 4 Ev Yapımı Doğal Antiasit !

İyi bir beslenme düzeni, vücudunuzun gerektiği gibi çalıştığından emin olmak için en iyi yöntemdir. Fakat reflüyü yatıştırmak için kullanabileceğiniz bazı ev yapımı ilaçlar da bulunmaktadır.
Reflü oldukça rahatsız edici bir durumdur ve reflüyü yatıştırmak için bazı özel yöntemlere başvurmanız gerekebilir. Reflü, yemek borusunun sonundaki kasın uygun şekilde çalışmamasından kaynaklanır.
Yemek borusu ağzı mideye bağlayan tüptür. Yemekler yemek borusundan geçerek midedeki asitlere ulaşır, burada sindirilmeye başlarlar ve böylece besin maddeleri vücudun diğer kısımlarına aktarılabilir.
Eğer yemek borusunun mide tarafı uygun şekilde kapanmıyorsa bazen aynı asit yemek borusundan yukarıya doğru hareket edebilir. Bu, ağrıya ve tahrişe sebep olur.
Bu yazımızda, bu durumla ilgili size daha fazla bilgi vermekle birlikte, reflüyü yatıştırmak için bazı ev yapımı ilaçlardan da bahsedeceğiz.
Reflünün Belirtileri
Bu durumun daha yaygın görülen ve çoğu kişi tarafından bilinen bazı belirtileri vardır. En kısa sürede müdahale edebilmek için bu belirtiler konusunda dikkatli olun:
Mide ekşimesi
Kusma
Uykusuzluk
İştah kaybı
Göğüs ağrısı
Hırıltı
Konuşmada zorlanma
Boğaz ağrısı
Nefes almada zorlanma
Reflünün Sebepleri
Yemek borusunun sonundaki kasın düzgün çalışmamasının yanı sıra, bazı gıdalar da reflüye sebep olmaktadır.
Bu gıdalardan bazıları:
Baharatlı gıdalar: Bu gıdalar mide ekşimesini ve reflüyü tetikler. Eğer dikkatli tüketmezseniz ve problemi çözmek için çaba harcamazsanız, kronik gastrite yakalanabilirsiniz.
Kahve: Buradaki problem kafein maddesi. Kafein reflüyü tetikler ve mide asitlerinin üretimini artırır.
Alkollü içecekler: Bu içecekler yemek borusundaki büzgen kasların iç ve dış kısmını rahatlatır ve bu da mide asitlerinin yemek borusunda yükselmesine sebep olarak reflüye yol açar.
Çikolata: Yağ, kafein ve teobromin içerdiği için, mide asitlerinin üretimini artırır.
Yağlı yiyecekler: Gastrik mukozayı tahriş eder ve özofajiyal büzgen kasları etkiler. Tüm bunlar midenin daha fazla ekşimesine yol açar.
Asitli yiyecekler: Bu gıdalar midedeki pH dengesini düşürür ve reflü ve mide ekşimesini tetikler.
Tedavi edilebilen tüm hastalıklarda iyi bir beslenme düzenine sahip olmak faydalı olacaktır. Meyve, sebze, baklagiller, tahıl ve lif içeren besinler sağlık bir beslenme düzenini takip etmenin ve sağlıklı bir vücuda sahip olmanın ilk adımıdır.
Reflüyü Yatıştırmak İçin Dört Doğal Antiasit
Aşağıda reflüye tamamen veda etmeniz için faydalanabileceğiniz en iyi ve en basit tarifleri sizlerle paylaşacağız!
1. Patates Suyu
Çiğ patates suyu harika bir alkalidir. Tadı ve kıvamı sizi şaşırtabilir ama faydalarını hemen hissedeceksiniz.
Malzemeler
3 yemek kaşığı rendelenmiş patates (45 g)
1 bardak su (250 ml)
Nasıl Yapılır?
Rendelenmiş patatesi bir bardak suda kaynatın ve 10 dakika soğumaya bırakın.
Karışımı miksere koyun ve pütürsüz bir karışım elde edene dek karıştırın.
Bu içeceği her reflü olduğunuzda içmenizi öneriyoruz.
Bunu da okuyun: Patatesin Tadını Sağlıklı ve Lezzetli Bir Şekilde Nasıl Çıkaracağınızı Öğrenin
2. Limon Suyu
Asidik bir meyve olmasına rağmen, limon midede fazla asidi dengeler.
Malzemeler
1 bardak su (250 ml)
6 yemek kaşığı limon suyu (90 ml)
Nasıl Yapılır?
Suyu kaynatın ve ardından ocaktan alın.
Limon suyunu ekleyin.
Hala sıcakken tüketin.
3. Elma Sirkesi
Elma sirkesi, yanmayı, baskıyı ve gastrik reflüden kaynaklı mide ekşimesini yatıştırmak için kullanılabilecek en yaygın doğal antiasitlerden biridir. Bu özelliğinden dolayı reflüyü yatıştırmak için harika bir alternatiftir.
Malzemeler
1 bardak su (250 ml)
2 yemek kaşığı elma sirkesi (30 ml)
Nasıl Yapılır?
Su içeren herhangi bir şey hazırlamadan önce suyu kaynatın ki mikroplardan arındırdığınızdan emin olun.
Suyu kaynattıktan sonra dinlenmeye bırakın ve ardından elma sirkesini ekleyin.
İyice karıştırın ve bir sonraki öğününüzden 30 dakika önce için.
Bunu da okuyun: Kolesterolü Düşürmek ve Kandaki Şekeri Azaltmak İçin Elma Sirkesi
4. Muz Suyu
Muz mide duvarını gastrik asitlerden koruyan mukozanın salgılanmasını tetikler. Dahası, bu meyve yüksek miktarda potasyum içerir. Bu bazik mineral midenin pH dengesinin düzenlenmesine yardımcı olur.
Malzemeler
4 bardak su (1 litre)
4 muz
Nasıl Yapılır?
Muzu soyun ve iki malzemeyi de miksere koyun. Pütürsüz bir karışım elde edene dek karıştırın.
Bu içeceği gün boyunca tüketmenizi öneriyoruz.

Read More

Kırk Yıl Düşünsek Bu Sebzenin Dişleri Beyazlatacağı Aklımıza Gelmezdi

  Hiç yorum yok
Mart 05, 2019

Kırk Yıl Düşünsek Bu Sebzenin Dişleri Beyazlatacağı Aklımıza Gelmezdi


Doğal diş beyazlatan 5 besin ile dişlerinizi bembeyaz yapabilirsiniz. Dişlerinizi beyazlatmak için tonlarca para harcamanıza gerek kalmadan bu besinlerle bembeyaz olacak. Dişleriniz beyazlığını ektra arttırmak için en çok tercih edilen besin haline geldi. İşte dişleri beyazlatan besinler..
2-20190228234431.jpg
DOĞAL DİŞ BEYAZLATAN 5 YİYECEK Tükettiğimiz gıdaların bir çoğunda renk boyaları ve kimyasallar vardır. Seneler içerisinde bu tükettiğimiz gıdalar bir şekilde dişlerimizde renk değişimi yaparlar. Hatta diş üzerinde kalıcı leke bile bırakabilirler. Doğal diş beyazlatan 5 yiyecek içerdiği mineral, asit ve vitaminler ile dişlerinizi kar beyazı haline getirecek. Tek yapmanız gereken bu gıdaları tüketmek. İşte dişleri beyazlatan 5 besin.. DOĞAL DİŞ BEYAZLATAN ÇİLEK Çilek, doğal diş beyazlatan meyvelerden biridir. Çilek içerisinde bulunan bileşenler sayesinde diş lekelerinin çözülmesine yardımcı olur. Dişlerinizi doğal yollardan beyazlatmak için günde altı adet çilek yiyin. Çilek yerken bol bol çiğnemeye özen göstermelisiniz.
3-965.jpg
Çilek yerken hemen yutarsanız etkisi çok olmayacaktır. Bu nedenle uzun süre çilek çiğnemek dişlerinizi beyazlatacaktır. DOĞAL DİŞ BEYAZLATAN ELMA Beyaz dişlere kavuşmak için elma yemelisiniz. Elmayı çiğneyerek yemek tükürük salgısını arttırmayı tetikler. Tükürük salgısı arttığında dişlerinize bulaşan diğer gıda renkleri tutmaz. Elma, diş lekelerini çıkartmak için birebirdir. Ayrıca elma içerisinde bulunan malik asit sayesinde cilde tutunan tüm bakteriler yok olur. Aynı zamanda diş lekeleri kaybolur. KURUYEMİŞ TÜKETİN Doğal diş beyazlatan diğer gıdalar arasında kuru yemişler vardır. Özellikle ceviz, badem ve kavrulmuş fındık yemek dişleri doğal yollarla beyazlatır. Bunun yanında içerdikleri kalsiyum sayesinde dişlerinizi güçlendirir.
4-610.jpg
Bununla beraber diş fırçalama esnasında dişlerinizi pırıl pırıl yapar. DOĞAL DİŞ BEYAZLATMA İÇİN SERT PEYNİR TÜKETİN Dişlerinizi doğal yollarla beyazlatmak için sert peynir tüketin. Sert peynir, uzun süre çiğnendiğinde tükürük bezlerinin üretimini arttırır ve diş üzerindeki lekelerin giderilmesini sağlar. Ayrıca peynir içerisinde yüksek miktarda kalsiyum bulunduğundan dolayı dişler güçlenir. Peynirin diğer bir özelliği ise içerdiği asit sayesinde diş plaklarının dişe tutunmasını engeller. KEREVİZ Doğal diş beyazlatan en etkili yiyecek ise kerevizdir. Taze kerevizi direk olarak tüketebilirsiniz. Kereviz içerisinde bulunan selüloz maddesi karbonat gibidir.

Read More

Toksin nedir ve nasıl birikir? Bağırsaklardaki toksinleri 72 saatte temizleyen karışım

  Hiç yorum yok
Mart 05, 2019

Toksin nedir ve nasıl birikir? Bağırsaklardaki toksinleri 72 saatte temizleyen karışım


Toksin birikiminin ne olduğunu biliyor musunuz? Peki toksin vücudumuzda nasıl birikir? Özellikle bağırsakları etkileyen ve ciddi rahatsızlıklara neden olur. Vücuttaki toksin nasıl temizlenir? Haberin detayında bağırsaklardaki toksinleri 72 saatte temizleyen karışımı ve toksine dair bilmeniz gerekenleri bulabilirsiniz.

Çeşitli sebeplerden ötürü bağırsaklarda zararlı toksinlerin sayısı artar. İlerleyen zamanlarda da bu toksinler bağırsakların hasara uğramasın neden olur. Aynı zamanda kum ve taş gibi ağrılı süreçler yaşatan rahatsızlıklarda ortaya çıkar. Uzmanlar bu zararlı toksinleri ilaç kullanmadan vücudunuzdan rahatlıkla atmanızı sağlayacak bazı önerilerde bulunuyor. Toksin vücuda beslenme ile giren ve zamanla vücudu deformasyonlara uğratır. Bu yüzden temizlenmesi gerekir. Vücudun hemen hemen her bölgesinde olumsuz etkiler oluşturan toksin, özellikle bağırsak florasını etkiler. Taş ve kum oluşumuna neden olan toksin aynı zamanda sindirim problemlerine de sebep olur.  Bunların yanı sıra depresyon, yorgunluk ve stres gibi ruhsal hastalıklarda artar. 
Biriken toksinleri günlük temizlemek için sarımsak, maydanoz, soğan ve portakal gibi anti-bakteriyel bakımından zengin olan besinler sıklıkla düzenli tüketilmelidir.
toksintoksin
TOKSİN BİRİKİMİ NASIL OLUR? 
- Beslenme
Düzensiz vücut hareketleri
Kozmetik ve bazı ilaçlar
- Hava yolu ile..
BAĞIRSAKLARDAKİ TOKSİNLERİ TEMİZLEYEN KARIŞIM
Yarım çay bardağı elma sirkesi
- Yarım çay bardağı limon suyu
- Bir çorba kaşığı zencefil
Bir çay kaşığı deniz tuzu
Bir su bardağı içme suyu
HAZIRLANIŞI
İçme suyunu deniz tuzu ile beraber 5 dakika kaynatın. Daha sonra akalan malzemeleri ekleyin. Ilık olduktan sonra tüketin. Kahvaltıdan önce boş mide ile içilmesi önerilir.

Read More

Tırnak batması neden olur? Tırnak batması nasıl iyileşir?

  Hiç yorum yok
Mart 05, 2019

Tırnak batması neden olur? Tırnak batması nasıl iyileşir?

Özellikle ayak baş parmağında olan tırnak batması birçok kişinin ortak problemidir. Peki, ağrılı, iltihaplı ve zorlu bir süreç olan tırnak batması neden olur? Peki, tırnak batması nasıl geçer? İşte, tırnak batması için yapabileceğiniz çözüm önerileri...
Tırnak batması; bazen yanlış bir uygulama bazen de kalıtımsal olarak pek çok kişiye problem yaratabiliyor. Tırnak batması için önleyici uygulamalar olduğu gibi, henüz fazla ilerlememiş olanlar için de evde rahatlıkla uygulanabilecek çözümler olabiliyor. Ancak ileri boyutlara varan tırnak batmaları için ufak cerrahi operasyonlar gerekebiliyor. 
Genellikle tırnağın içten büyüyerek deri altına girmesi şeklinde görülen tırnak batmasının en büyük belirtisi, parmağın uç kısımlarında oluşan aşırı ağrı ve sızıdır. Ayakkabı zorlaması ve tırnağın uzaması ile de aynı bölgede kızarıklık, şişme, yanma ve iltihap görülebilir. Tırnak batması özellikle 20-30'lu yaşlarda görülebildiği gibi, erkeklerde görülme oranı kadınlara göre daha fazladır.
tırnak batması nasıl tedavi edilir
Tırnak batması neden olur?
Deri altında kendine yer bulan tırnak, enfeksiyonları içeri taşır ve deri altında bir iltihaplanma süreci başlar. Bundan sonra da kızarıklık, ağrı, yanma, iltihap akıntısı gibi belirtiler baş gösterir. Tırnaktan gelen sarı iltihabın sonrası, çok nadir olarak görülse de tırnak kemiğinin iltihaplanması ve enfeksiyon kapmasıdır.
Peki, tırnak batmasının asıl nedeni nedir?
Sıkan ve rahatsız ayakkabılar; tırnak batmasının en büyük nedenlerinden biri ayağı hem rahatsız eden hem de ayak tırnak şeklini bozan sıkı, topuklu, sivri uçlu ayakkabılardır. Bunun için ayak tırnağınızı sıkıştırmayacak ön tarafı rahat ayakkabılar giymeniz önerilir.
Yanlış tırnak kesme; tırnakların yuvarlak ve gömük şekilde derin kesilmesi, aynı şekilde tırnağın deri altına doğru büyümesine neden olur. Bu sebeple ayak tırnaklarının yuvarlak değil düz şekilde kesilmesi gerekir. 
Pedikür; Yanlış uygulanan ve alelade yerlerde yapılan pedikür, tırnağın enfeksiyon kapmasına ve sonrasında batık yaşanmasına neden olabiliyor
Yaralanmalar; tırnağın darbe alması ve zedelenmesi sonucu da tırnak batması görülür. Özellikle futbol oynayanların ve koşu sık karşılaştıkları bir durumdur. 
Genetik durum; eğer ailede tırnak batığıproblemiyle yaşayan bir kişi varsa, siz de tırnak batmasıyla karşılaşabilirsiniz. 
Enfeksiyon durumları; tırnakta bulunan mantar vb. enfeksiyonlar tırnak yapısının kalınlaşması ve genişlemesi sonucu batık görülmesine neden olabilir.
Tırnak batması nasıl ilerler?
En çok ayak baş parmağında görülen tırnak batmasının ilk evresinde yalnızca tırnakta şişme ve kızarma görülür. İlk vakitlerde iltihaplanma ve sıvı gelme yoktur. Daha sonra herhangi bir müdahaleye maruz kalmayan tırnak batığı ilerler ve tırnağın battığı bölgede sıcaklık, yanma ve en son iltihap akıntısı görülür. Bölgeden akan beyaza yakın sıvı enfeksiyon habercisi olmaktan çok, vücudun deri içindeki tırnağa verdiği reaksiyondur. Sonrasında görülen sarı irin şeklindeki iltihap, tırnağın enfeksiyon kaptığının ve kötüleştiğinin habercisidir. 
Tırnak batması nasıl geçer?
Tırnak batması bahsedilen başlangıç evresinde ise, iltihap oluşmadan evvel evdeki çözümlerle kontrol altına alınabilir. Ancak ateş ve iltihap yoğun şekilde artarsa; tırnak çekmegibi hafif operasyonlara baş vurulabilir.
tırnak batmasına çözüm
Tırnak batması için evde uygulanabilecek çözümler; 
*Ayağınızı günde 4 kez sıcak suda bekletin.
*Ayak temizliğine dikkat edin. Günde iki kez ayağınızı sabunlu suyla yıkayın ve temiz, kuru kalmasına özen gösterin.
*Tırnak batması yaşadığınız dönemde sıkı ve topuklu ayakkabılardan uzak durun. Mümkünse tercihiniz yalnızca sandalet ve terlikten yana olsun.
Doktora gitmeden evvel bu işlemi uygulayın;Deriye batmakta olan tırnağın köşesini kaldırmaya çalışın. Tırnak ile deri arasına bir parça pamuk sararak sağlam duracak şekilde yerleştirin. Aralarında boşluk olması gerekmektedir. Bu acı veren bir işlem olmasına rağmen evde tedavinin en önemli kısmıdır. Ayağınızı sıcak suda beklettikten hemen sonra araya koyduğunuz pamuğu biraz daha ileriye itin ve pamuğu her gün değiştirin. 7-15 gün içinde tırnağınız büyüyecek ve batma problemi geçecektir. Bunları 3 gün boyunca düzenli olarak yapmanıza rağmen herhangi bir gelişme olmadıysa doktora görünün. Ayrıca bu aşamada yoğun ağrı ve sızı için ağrı kesicilere başvurabilirsiniz.
Bir diğer yöntem; tuz veya yumuşatıcı bir şeyler eklediğiniz sıcak suda ayağınızı bir müddet bekletin. Daha sonra antibiyotik merhem sürün ve bandajlayın. Birkaç gün sonra ise ayağınızı sıcak suda bekletin ve ardından törpü ve pedikür makasıyla batık yeri deriden çıkarmayı deneyin. Sonra ise merhemleyin ve tekrar bandajlayın. 
Tırnak batması iyileşmiyorsa...
Evde uygulanan işlemlerden sonra tırnak batması geçmiyor ve yineleniyorsa; bir doktora başvurmanız gerekir. Bu ileri evrelerde yapılan işlem ise; anormal dokunun alınması ve tırnak kökünün kısmi olarak kazınması uygun bir işlem olacaktır. İşlem sonrası aynı yerden batmayı engellemek amacıyla tırnak kökünün batan tarafı tahrip edilir.
Peki, tırnak batması bu işlemden sonra da yinelenir mi? Anormal, iyileşmeyen dokuların alındığı durumlarda batmanın tekrar etmesi beklenmez. Sadece tırnağın çekilip iltihaplı ve anormal dokunun alınmadığı durumda tekrar tırnak batması oluşması beklenir. 

Read More

4 Mart 2019 Pazartesi

  Hiç yorum yok
Mart 04, 2019

Mide Ülseri Olanlar için Doğal 6 Yiyecek !

Alkalileştiren ve iltihap gideren bu yiyecekler mide ülseri olanlar için faydalıdır. Bahsedeceğimiz 6 yiyecek bu sorunun çözümüne yardımcı olan tamamlayıcı yiyeceklerdir.
Mide ülserleri, aşırı asidik sıvı üretimi sonucu mide mukozasının astarında gelişen lezyonlardır. En yaygın sebebi H.pilori bakterisidir ancak bazı ilaçların aşırı tüketimi de mide ülserine neden olabilir. Bu sorunla savaşmak adına size mide ülseri olanlar için ideal bir dizi yiyecekten bahsetmek istiyoruz.
Ana belirtisi karın bölgesinde yanma veya ağrı hissidir ancak buna asit reflüsü – irite edici yiyecekleri tolere edememe ve ağırlık hissi – de eşlik edebilir.
Çoğu vakanın şiddeti hafiftir. Bu durumda tek tedavisi kişinin beslenme alışkanlıklarını değiştirmesidir. Ancak bazen komplikasyonlar görülebilir. Kusma ve kanama gibi belirtiler varsa en kısa zamanda bir doktora gitmeniz şarttır.
Midenizin pH seviyesini düzenlemeye yardımcı olup bu sorunun yatışmasını hızlandırabilecek pek çok yiyecek vardır. Bu sorunla karşılaştığınızda çekinmeden yiyebileceğiniz 6 yiyeceği detaylı olarak sizinle paylaşmak istiyoruz.
Mide ülseri olanlar için ideal yiyecekler
Mide ülserinin tedavisinde kişinin beslenme alışkanlıklarını değiştirmesi belirleyicidir. Bazı yiyecekler semptomları kötüleştirir, bazıları da içerdikleri besinler ve sahip oldukları özellikler sayesinde dokuların onarılmasına ve hızlı bir rahatlama sağlanmasına yardımcı olur.
Elbette bunlar doktorunuzun verdiği tedaviyi tamamlayan yiyeceklerdir. Pek çoğu belirtileri kontrol altında tutmaya yardımcı olsa da doktorunuzun yazdığı ilaçların yerine geçmeyeceğini unutmamalısınız.
1. Havuç
Mide ülseri olanlar için en çok tavsiye edilen yiyeceklerden biri havuçtur. Alkalileştirici ve iyileştirici özelliklere sahiptirler. Aşırı asit nedeniyle aşınan mide astarının onarılmasına yardımcı olurlar.
Suyunu sıkabilir, püresini veya salatasını yapıp yiyebilirsiniz. Bu harika sebze asit reflüsü ve yanma gibi rahatsızlıkları kontrol altında tutabilir.
2. Elma
Temel besin maddelerinden bol miktarda içeren elma da mide ülseri olan için ideal bir seçenektir. Faydaları herkes tarafından bilinen popüler meyvelerden biridir. Sindirim sistemi için düzenleyici görevi gören besin lifleri ve organik asitler içerirler.
Hem mide ülserini rahatlatmak için hem de gastrit, kabızlık ve ishal gibi durumlarda tüketilmeleri önerilir.
3. Aloe vera
Aloe vera bitkisinin içindeki kristaller iyileştirici ve mikrop karşıtı özellikleriyle bilinirler. Mide ülseri olan aloe vera kullanırlarsa asidik sıvının aşırı üretimini ve gastrik mukozanın tahriş olmasını kontrol altına alabilirler.
Bu bitkinin içindeki ajanlar bu hastalığın ana sebebi olan h.pilori bakterisinin aşırı büyümesini engelleme yeteneğine sahiptirler. Ayrıca bu bitkinin içinde aleomodine ve aleoleine isimli iki bileşen bulunur. Bu bileşenler zarar görmüş dokuları onarırlar.
4. Muz
Muz nişasta açısından zengin bir gıdadır. Alkalileştirici bileşenler içerir. Vücut tarafından özümsendiğinde midenin pH seviyesini düzenlemeye yardımcı olur. Muz yemek mide mukozasının bozulmasını durdurmaya ve yaraları azaltmaya yardımcı olur.
Mideyi aşındırmaz ve içerdiği besinler zarar görmüş dokuların iyileşmesine yardımcı olur. Sonuçta asit reflüsü ve gastrit nedeniyle oluşan rahatsızlığı yavaşlatır.
5. Patates
En iyi asit giderici gıda kabul edilen patates mide ülserini iyileştirmeye yardımcı olan harika bir yiyecek grubunun bir parçasıdır. Faydaları bol miktarda nişasta, lif ve antioksidan içermesiyle ilişkilidir. Sindirim sürecinin iyileşmesine katkı sağlar.
Alkali tuzları enflamasyonu azaltır ve asit nedeniyle tahriş olmuş dokuları iyileştirmeye yardımcı olur. Ayrıca mide yanmasını azaltır, şişkinliği ve reflüyü keser.
6. Keten tohumu
Suda bekletilen keten tohumu jelatin kıvamında bir madde salgılar. Bu madde mide ülserini rahatlatmada etkilidir. Tüketildiğinde bu sorun nedeniyle oluşan enflamasyonu ve yanmayı yatıştırmaya yardımcı olur.
Bunların yanı sıra önemli bir omega 3 yağ asidi ve lif kaynağıdır. Bu maddeler mide dokularındaki yaraların onarılması için tavsiye edilir.
Mide ülseriniz varsa kaçınmanız gereken yiyecekler
Mide ülseri olanlar için sağlıksız olabilecek, durumlarını kötüleştirebilecek pek çok asidik gıda mevcuttur. İyileşme sürecinde bunları tüketmek hiç iyi olmayacağı için bu gıdaların neler olduğunu bilmekte fayda var.
Başta gelenler şunlardır:
Kahve ve kafeinli içecekler
Tatlılar ve rafine şekerli ürünler
Karbondioksitli içecekler
Baharatlı yiyecekler
Alkollü içecekler
Kızarmış yiyecekler ve fast food
Ekmek ve hazır satılan hamur işleri
Unutmayın, mide ülserinin herhangi bir belirtisini fark eder etmez bir doktorla görüşmelisiniz. Her zaman ciddi olmasa da sizi bir doktorun görmesi ve nasıl olduğunuza onun karar vermesi çok önemlidir. Mide ülserini yatıştırmaya yardımcı olan bu yiyecekler belli bir noktaya kadar semptomları rahatlatmanızı sağlayabilirler.

Read More

  Hiç yorum yok
Mart 04, 2019

Evden Kaçan Köpeğin Nereye Gittiğini Görünce Gözyaşlarını Tutamadı


Evcil hayvanını kaybeden bunun ne kadar acı verdiğini çok iyi bilirler. Evcil hayvanınızla o kadar çok anı paylaşıp vakit geçirmişsinizdir ki artık ailenizin bir parçası olmuştur. Onu kaybedince tıpkı ailenizden birini kaybetmiş gibi hissedersiniz.  Aynı şey hayvanlar için de geçerli.
2-20190301002824.jpg
Cesur ismindeki köpek geçtiğimiz sene ocak ayında sahibini kaybetti. 79 yaşındaki Mehmet İlham’ın hayatının son iki yılında başına gelen en güzel şeylerden biri de Cesur ismindeki köpekti. Uzun süredir felç hastası olan İlhan hayatını kaybettikten sonra köpeği Cesur da hayata küstü. Mehmet’in oğlu Ali, “Babam felçli olduğu için aralarında değişik bir bağ vardı. Babam son günlerinde hastanedeyken Cesur hiçbir şey yememeye başladı” dedi. Mehmet İlhan’ın cenazesi sırasında Cesur son görevini yerine getirdi. İnsanmışçasına sahibinin tabutunun başında bekledi. Başı her daim öne eğikti. Ali İlhan, “Babam gömülene dek kimseye kendisini dokundurtmadı” dedi. Cesur sahibinin nakledilişini üzgün gözlerle izledİ Cesur şimdi Mehmet İlhan’ın oğlu Ali İlhan’la yaşıyor.
3-968.jpg
Hala sahibini çok özlüyor. Babasını kaybettikten birkaç hafta sonra Ali İlhan, Cesur’un sürekli gözden kaybolduğunu farketti. Bir gün Cesur’u evden çıkınca takip etmeye başladı. Meğerse Cesur her gün sahibinin mezarını ziyarete gidiyormuş. Ali İlhan, “Mezarlık bekçisi her sabah Cesur’un babamın mezarına geldiğini söyledi” dedi. Cesur muhtemelen sahibini ölene dek unutmayacak. En azından şimdi sahibinin oğluyla yaşıyor ve emin ellerde. Ali İlhan, “Cesur hep sadık bir köpek oldu. Artık benimle yaşayacak” dedi. Hayvanların duyguları olmadığını söyleyenlere inat gönderiyi paylaşalım.

Read More

  Hiç yorum yok
Mart 04, 2019

Doğal şifa deposu soğan her şeye faydalı!

100 gram çiğ soğan 40 kaloridir. Soğan; C vitamini, folat (B9 vitamini) ve piridoksin (B6) vitamini, fosfor, iyot ve kükürt de içerir, potasyumdan zengindir.
Büyüklük, şekil ve rengine göre farklılıklar gösteren birçok soğan türü vardır. En yaygınları beyaz, sarı ve kırmızı-mor olanıdır. Tadı da çeşidine ve mevsime bağlı olarak değişebilir. Her ne kadar sık kullandığımız bir sebze olsa da faydalarına baktığımızda beslenme düzenimizde soğana daha fazla yer açmak genel sağlığımıza fayda sağlaması açısından önemlidir.

KAN ŞEKERİ KONTROLÜNE YARDIMCI OLUR

Soğan tüketimi diyabet hastaları ve diyabet riski olanlar için kan şekeri kontrolüne yardımcı olabilir. Yapılan bazı çalışmalar, soğanın kan şekeri seviyesini düşürdüğünü göstermiştir. Yine şeker hastalarında yapılan bir çalışmada günde 100 gram çiğ soğan tüketiminin kan şekeri seviyelerinde önemli düşüş sağladığını ortaya koymuştur. Çalışmalar soğanın kan şekerini düşürücü özelliğinin içerdiği kükürtlü bileşiklerden ileri geldiğini göstermektedir. Soğan pişirildiğinde içeriğindeki kükürtlü bileşenler bozulabileceğinden bu etkisi azalır. Dolayısıyla soğanın bu etkisi için pişirilmeden ya da az pişirilerek tüketilmesi önerilir.

KANSERDEN KORUR

Soğan, sülfür içeren fitobesleyiciler ve flavonoidlerle (fisetin, kersetin gibi) kanserden korur. Bazı gözlemsel çalışmalarda artan soğan tüketiminin mide, meme, kolon ve prostat kanserleri gibi çeşitli kanser türlerinin riskini azaltabileceği görülmüştür. Soğan, önemli bir flavonoid olan kersetinin en fazla miktarda bulunduğu besinlerden biridir. Kersetin, tansiyonu düşürebilen, kansere karşı koruyucu etki gösteren, birçok hastalığın tedavisinde rolü olan ve kalp sağlığına fayda sağlayan bir flavonoiddir. Özellikle renkli soğan türlerinde bulunan soğana rengini veren antisiyoninler de kanserden koruyan güçlü antioksidanlardır.

KALP VE DAMAR HASTALIKLARINDAN KORUR

Araştırmalar, soğan tüketiminin yüksek tansiyon, yüksek trigliserit seviyeleri gibi kalp hastalığı risk faktörlerini azaltmaya yardımcı olabileceği, vücuttaki yağlanmayı azaltıcı etkilerinin olabileceğini göstermektedir.

KEMİKLERİ GÜÇLENDİRİR

Bazı çalışmalar, soğanın kemik bozulmalarına karşı koruyucu etkileri olduğunu ve kemik kütlesini artırabileceğini göstermiştir. Yapılan gözlemsel bir çalışmada 50 yaş üzeri kadınlarda düzenli soğan tüketiminin artmış kemik yoğunluğu ile ilişkili olduğu görülmüştür.

SİNDİRİM SİSTEMİNİ DÜZENLER

Soğan, fruktan adı verilen prebiyotik çözünür lifler bakımından zengindir. Prebiyotik lifler bağırsaktaki faydalı bakterilerin besin maddesidir. Faydalı bakteriler dediğimiz probiyotiklerin çoğalmasını sağlar. Ayrıca prebiyotiklerin bağırsakta fermantasyonu sonucunda butirat gibi kısa zincirli yağ asitleri ortaya çıkar. Bunlar da kolon sağlığını iyileştirir, enflamasyonu azaltır ve kolon kanseri riskini azaltır. Ayrıca bu yağ asitleri bağırsak pH’ını düşürerek özellikle kalsiyumun daha iyi emilmesini sağlar.

ANTİMİKROBİYAL ETKİ GÖSTERİR

Soğanın güçlü antioksidan özelliklere sahip olduğu, enflamasyonu azalttığı ve zararlı mikroorganizma gelişimini baskıladığı yapılan araştırmalarda kanıtlanmıştır. Soğan, bakteri, maya gibi zararlı mikroorganizmaların gelişimini engelleyebilir. Soğandaki sülfürlü bileşikler olan tiyosülfinatlar, zararlı mikroorganizmaların büyümesini engelleyebilen ve kan pıhtılarının oluşumunu önleyebilen bileşiklerdir. Ayrıca bu bileşiklerin bronşiyal astım krizlerinde de yararlı olabileceği bazı çalışmalarla gösterilmiştir.

SOĞAN TÜKETMENİN SAKINCALARI VAR MI?

Soğan, bazı kişilerin sindiremediği FODMAP (fruktan gibi) adı verdiğimiz kısa zincirli karbonhidratlar içerir. Bunlar bazı insanlarda şişkinlik, gaz, kramp ve ishal gibi şikâyetlere neden olabilir. Ayrıca FODMAP’ler irritabl bağırsak sendromu olan kişilerde rahatsız edici sindirim semptomlarına sebep olabilir.

Read More

  Hiç yorum yok
Mart 04, 2019

Saçlarınızın Dökülmemesi için Yapabileceğiniz 9 Yöntem !

Saç dökülmesini önlemek için, hem iç hem de dış sağlığınıza dikkat etmeniz gerekiyor. Beslenmenizi geliştirin, çevresel zararlardan ve sıcaktan uzak durum, stresi kontrol edin.
Saç dökülmesi, gerçekten çok zor bir sorundur. Kendinize olan öz güveni sarsmak ile kalmaz aynı zamanda bir sağlık sorununun göstergesi de olabilir. Bunu engellemek için birçok tedavi yolu ve yöntem vardır. Bugünkü yazımızda, saç dökülmesi ile mücadele etmek adına en etkin yöntemleri sizler ile paylaşacağız.
Saç dökülmesi ile mücadele etmede yöntemler
1. Doğal bir şampuan seçin
Kısa bir süre içerisinde, şampuanınız size istediğiniz görünümü kazandırabilir. Ama uzun vadede, belirli sentetik özelliklerinden ötürü saçınıza zarar da verebilir.
Bu sebeple, doğal bir şampuan kullanmanızı öneriyoruz. Her ne kadar ilk etkileri çok göz alıcı olmasa da, zaman içerisinde saç dökülmesin engelleyecektir.
Şampuana eklenen sülfat ve silikon, saçınızı yıkadıktan sonra hem yumuşak hem de parlak bir görünüm kazanmasına ek olarak harika bir görünümü size kazandırabilir. Ama saçınızın daha çabuk kirlendiğini ve kısa sürece çabuk yağlandığını ya da kuruduğunu da fark edersiniz.
Doğal şampuanlar, genel olarak Hindistan cevizi yağı, aleo vera, esans yağları, bitki özleri ve benzeri maddelerden yapılır.
2. Saçınızı her gün yıkamayın
Saçınızı zayıflatacağı ve saç derinizdeki yağ dengesini bozacağı için saçınızı her gün yıkamak iyi bir fikir değildir. Ek olarak, ıslak saçlar daha çabuk dökülür.
Eğer gerekli görüyorsanız, saçınızı iki günde bir yıkamaya çalışın.
3. Saçınıza bakmayı öğrenin
Saçınız da vücudunuzun bir parçasıdır ve bedenin geri kalanı gibi aynı özen ile bakıma muhtaçtır.
Nazik ve düzenli bir biçimde fırçalayın. Saç derisine iyi geleceği ve bukleleri engelleyeceği için doğal maddelerden yapılma fırçaları tercih edin.
Saçı zayıflatıp dökülmesine neden olabilecek kurutucuları ve maşaları kullanmadan aşırıya kaçmamaya çalışın.
Eğer saçınızı sık sık arkadan topluyorsanız, çok sıkı olmamasına dikkat edin.
Saç jelleri ve köpüğü gibi maddeleri kullanmayın.
Saç Dökülmemesi İçin doğal Yöntemler Videosunu İzlemeden Geçmeyiniz
4. Saç derinize masaj yapın
Saç kaybını engellemek için en iyi yöntemlerden biri her gün saç derinize masaj yapmaktır. Bu aynı zamanda yeni saç gelişimine de temel hazırlar.
Orta şiddette parmaklarınızın ucu ile saç derinize küçük yuvarlak daireler ile masaj yapın ve alın bölgesinden saçın arka kısmına doğru ilerleyin.
Bunu yapmak için en iyi zaman dilimi, yatmadan önceki 5 ile 10 dakikalık aradır.
Kan akışını hızlandıracağı için rahatlatıcı bir etkisi olduğunu hissedeceksiniz.
5. Ek besin almanıza gerek var mı?
Saç kaybı ile mücadele etmek için birçok vitamin ve mineral ilacı vardır. Yine de şunları aklınızda bulundurun:
Bu ek besinler, bir besin eksikliğiniz varsa yararlıdır. Eğer saç dökülmesi genetik ya da bir sağlık sorununun sonucu ise, herhangi bir yararları olmaz.
Bu ek besinlerin bazılar aşırıya kaçınca zararlı olacakları için her zaman bir uzmanın görüşlerine göre hareket edin.
Bilinen bazı en yararlı ek besinler, biyotin, çinko ve silikondur.
Sadece gerekli olduğu zaman kullanın.
6. Bol su için
Bu basit alışkanlığın birçok yararı vardır ve saç sağlığınızı arttırabilir. Tek yapmanız gereken, öğünlerdeki içeceklere ek olarak, günde iki litre su içmektir.
7. Tuz ve süt ve süt ürünleri tüketimini azaltın
Ne yediğinizin çok büyük önemi var. Saç dökülmesini engellemek için, beslenme programınızdan süt ve süt ürünleri ile tuzu çıkarmanız lazım.
Bu hem vücut hem de saç sağlığınıza olumlu bir şekilde geri dönüş yapacaktır.
8. Esans yağlarını deneyin
Belirli esans yağlarının saçınıza çok iyi geleceği aşikardır. Şampuana ya da saç maskesine ekleyebileceğiniz bu yağları aynı zamanda saç derinize masaj yaparken de uygulayabilirsiniz.
Bu durumda, ekstra Hindistan cevizi yağı kullanmanızı öneririz.
Aşağıdaki esans yağlarını kullanabilirsiniz:
Biberiye
Lavanta
Kekik
Tarçın
Çay ağacı
9. Stresi azaltın
Stres, sağlığınızın en büyük düşmanlarından biridir ve vücuda çok büyük olumsuz etkiler şeklinde kendini belli edebilir. Saç dökülmesi de en bilinen etkilerinden biridir.
Zor, stresli ve zorlayıcı bir dönemden geçiyorsanız, bu durumu değiştirmek için hayatınızda bir takım değişiklikler yapmanızı öneriyoruz.
Yoga, meditasyon, spor, yüzme ya da tatile çıkma gibi aktiviteler yardımcı olabilir.

Read More

  Hiç yorum yok
Mart 04, 2019

Uyurken dişleri gıcırdatmak

Dişlerinizi mi gıcırdatıyorsunuz?
Eğer uykudan uyandığınızda çene eklemlerinizde bir tür kilitlenme, hareket ettirmede güçlük yaşıyorsanız veya kronikleşmiş baş ağrısıyla uyanıyorsanız, gece boyu dişlerinizi sıkıp gıcırdatıyorsunuzdemektir. Uzmanlara göre her 100 kişiden 16’sı uykuda dişlerini gıcırdatıyor ve bunun anksiyete kadar anti depresanlarla da ilgisi var. Yapmanız gereken ise şu: Dişçinize gidiyorsunuz ve pratik bir çözüm olarak size uykuda kullanmanız için diş koruyucu veriyor. Eğer diş gıcırdatmanızın sebebi sizi aşıyorsa, daha açık bir ifadeyle gündüz yaşadığınız stresinin hıncını gece uykunuzda ve dişlerinizi sıkarak çıkarıyorsanız o zaman profesyonel yardım almanız ve psikiyatristin yolunu tutmanız gerekiyor demektir. Aynı şekilde yatağa girene kadar kendinizi adeta tüketiyorsanız ve yastığa başınızı koyar koymaz uyuyorsanız da sorun var demektir.
Vücut saatinizin ayarı mı bozuk?
Şafağın söktüğü saatlere kadar uyanık kalıyorsunuz ve yine de uykunuz gelmiyor mu? Belki de sizin sorununuz DSPS’dir ya da Gecikmiş Uyku Fazı Tipi Uyku Bozukluğu Sendromu… Hemen hafife almayın çünkü günümüzde uykusuzluktan mustarip insanların yüzde 10’unun asıl derdi bu… DSPS’ye yakalandıysanız, vücudunuz en erken öğlen 12 sularında uyku hormonu melatonin salgılıyor demektir. DSPS’den mustarip olduğunuzun en büyük delili şu olsa gerek: Ergenliğinizden beri gece kuşusunuz! Bu, kişiyi çoklukla ergenlikte bulur ve lise yıllarında da devam eder. Bazen yetişkinlikte de peşinizi bırakmaz. Eğer siz de geceleri deliksiz en az yedi saat uyumuyorsanız, ileriki yaşlarınızda yüksek tansiyon hatta diyabet tehlikesiyle karşı karşıyasınız demektir. Hatta yapılan son bir araştırmaya göre geç saatlere kadar uyanık kalanlarda daha olumsuz düşünceler de yaygındır.
Peki, ne yapacaksınız?
Uyuyabilmek için uyku hijyenini sağlayacaksınız! Örneğin çay ve kahveyle vedalaşacaksınız, internette gezinmeye son vereceksiniz ve yatağa girmeden 1,5 saat önce televizyonu kapatacaksınız. Sabahları güneş ışığı alan bir odada güne gözlerinizi açarsanız daha da iyi… Eğer tüm bunları yaptığınız halde yine de uykunuz gelmiyorsa o zaman doktorunuza danışın ve suni melatonin tedarikine başvurun. Sabahları da ışık tedavisiyle güne başlayın.

Read More

  Hiç yorum yok
Mart 04, 2019



Keçiboynuzunun faydaları

Keçiboynuzu’nun insan sağlığına faydaları nelerdir? Lokman’ı Hekim Keçiboynuzu meyvesi için ne diyor? Yakub Peygamber’in Ekmeği olarak da geçen Keçiboynuzu halk arasında Harnup olarak biliniyor. 
KEÇİBOYNUZUNUN İNSAN SAĞLIĞINA FAYDALARI
Uzman kimyager İbrahim Saraçoğlu’ndan faydalanarak elde ettiğimiz bilgileri özet olarak paylaşmak istiyoruz.
Keçiboynuzunun içerdiği gallik asiti, insan sağlığı üzerinde öyle tesirleri olan bir maddedir ki, insan bunu öğrenince mutfağından eksik etmek istemiyor. Gallik asit, çok yönlü bir maddedir. Bu maddenin özelliklerini artıran ve takviye eden keçiboynuzunda bulunan “promotor maddeler”dir.
Saraçoğlu, gallik asitin özelliklerini ise şöyle sıralıyor:
“Ağrı kesicidir, alerjiye, astıma, bronşite, mikroplara, kansere, çocuk felcine karşı koruyucudur. Bakteri ve serbest radikalleri yok edicidir. Karaciğeri toksinden arındırıcıdır, bağışıklık sistemini güçlendiricidir. Antiseptiktir ve bronş genişleticidir.”
Saraçoğlu, günümüz hayat şartlarında mâruz kaldığımız elektromanyetik kirlilikle vücuda giren radyasyonu dışarı atma özelliğine sahip keçiboynuzunun, yediden yetmişe herkesin günlük vitamin ihtiyacını karşılama özelliğine sahip olduğuna dikkat çekerek:
“-Akciğer ödemine karşı keçiboynuzunun desteği, bulunmaz bir imkândır. Keçiboynuzu, akciğer kanserini önleyen mükemmel bir meyvedir. Ancak, akciğer kanserine yakalanmış olanlar için tedavi etme gücü çok zayıftır. Balgam söktürücü özelliği ve astıma karşı olan tedavi edici gücü çok fazladır. Sigara içenler, keçiboynuzuna başladıktan bir-iki gün sonra nasıl balgam çıkardıklarını hayretle gözleyeceklerdir.” diyor.

LOKMAN’I HEKİM KISSASI
Lokman Hekim, bir gün Anadolu’nun güneyindeki insanların dertleriyle ilgilenmek üzere yola çıkar. Toroslar’dan aşağıya inip Akdeniz’e doğru ilerlerken limon ağaçlarını görür. Orada yaşayan insanların sağlıklı olabileceğini düşünerek yoluna devam eder. Bu defa da yolun sağının-solunun keçiboynuzu ağaçlarıyla örtülü olduğunu görür. Orada durup yanındakilere:
“Buranın insanlarının bana ihtiyacı olmaz!” diyerek geri döner.
Bu rivayet, keçiboynuzunun sağlığa faydaları konusunda anlatılır durur.
Harnup ağacı, ilk on beş yıl hiç meyve vermeyen bir ağaçtır. Yetişkin bir ağaç bin kiloya (bir ton) kadar meyve verebilmektedir. Tohumlarından zamk yapılır, kâğıt ve mobilya sanayiinde kullanılır.
Keçiboynuzu meyveleri, önce yeşil, tam olgunlaştıktan sonra parlak kahverengi olur. Görüntüsünden dolayı keçiboynuzu adı verilmiştir. Meyveleri Temmuz’da olgunlaştıktan sonra Ağustos ayında hasadı yapılır. En fazla İspanya’da üretilen keçiboynuzu İtalya, Fas, ABD, Güney Afrika’da da yetiştirilmektedir.
Dünya yıllık keçiboynuzu üretimi, yaklaşık yüz elli bin tondur. Bunun %10’u ülkemizde gerçekleştirilir. Yani Türkiye’de on beş bin ton yıllık üretim yapılabilmektedir.
Keçiboynuzu, sanayide tamamı kullanılan değerli bir üründür. Olgunlaştığı ilk tazelikte çok tatlı bir özelliğe sahiptir. Bu tat, keçiboynuzu ağızda ezilirken bal gibi akan sıvıdan kaynaklanır. Keçiboynuzu, kurutularak da tüketilebilir. Çekirdekleri ilâç ve kozmetik sanayiinin hammaddesidir. Pekmez yapımında kullanıldıktan sonra, çıkan atık kısmı yem fabrikalarında değerlendirilir.
KEÇİBOYNUZU ÇEKİRDEĞİ MÛCİZESİ
Bitkiler arasında çekirdeği en sert olanlardan biri de keçiboynuzu çekirdeğidir. Allah Teâlâ, dünyadaki bütün keçiboynuzu çekirdeklerini, istisnasız aynı ağırlıkta yaratmıştır. Bir keçiboynuzu çekirdeğinin her biri, 0.2 gramdır. Şekli, boyutu, nasıl olursa olsun fark etmez. Bu sebeple, eski dönemlerde ağırlık birimi olarak da kullanılmıştır.
On altı adet keçiboynuzu çekirdeği, “bir dirhem”e eşittir. Bugünkü ağırlık birimlerine göre ise, beş adet keçiboynuzu çekirdeği “bir gram” gelmektedir. Ayrıca 0.2 gram bir karat ağırlığına eşittir. Karat, Yunanca keçiboynuzu mânâsına gelen Ceratonia kelimesinden gelir. Günümüzde elmasların değerini anlatan “karat” ifadesi buradan gelmektedir.
Eskiden bir satıcı, iki dirhemlik (otuz iki çekirdek) bir şey satarken, eğer bir çekirdek fazladan atarsa, malı alan için bu büyük itibar demekmiş. Eğer alıcı iyi giyimli biriyse, satıcı ona saygı olarak -iki dirhem karşılığı koyduğu 32 çekirdeğe ek olarak-:
“-Bu da benden!..” diye bir çekirdek eklermiş. İşte bu yüzden iyi giyinenlere:
“-İki dirhem bir çekirdek!..” denirmiş.

Read More